Cihan ağaları bir gün ’toprak! ’ dediler
Sonra kan dedi kana susamış birileri
Ecdadımın toprağı kan püskürmeli
Peşinden bir yıldız şarkısı söylediler
‘Toprağımız tazelensin! ’ dedi efendileri
Bir bebek doğuyor kokusu rüzgarda
Bakışları senin kirpiklerinden sızıyor
Kötüleşmiş tüm hisler ayıplara gömülüyor
Ve ölü umutlar yırtıyor kefenleri
Güneşten önce başlıyor dirilişleri
Burası pisliğin beyaz
Kanın renksiz olduğu yer
İsmini cennetten alan ırmaklara
Çıplak sineklerin konduğu yer
Bu kan şehrinde tutuklu kalmaya
İndir yakamozlu geceleri gözlerime
Aksın yüzünde yıldızlar gemiler gibi
Düşür yanaklarından dolunayı dizlerime
Dalgalar vursun kalbine bir yol çizer gibi
Bekle ve seyret sonra yabancı ellerini
Güldüğün geceleri getir rüyama
Yıldızlar uykumdan uyandırmasın
Aşkı pembe akşamlara boyama
Ağlamak düşlerini utandırmasın
Güldüğün geceleri getir rüyama
Beni anlayamazsın
Çünkü kalemim beyaz
Sesim soluğum kesik
Ve kendimde eksiğim biraz
Beni tamamlayamazsın
Sen bana gelmeden ölmeyeceğimi biliyorsun
Son nefesim senden gelmeli biliyorsun
Çığırtkanlar uzaktayken çıkagelmelisin
Su gibi sessiz, sur gibi derinden
Sen kulakların duyamadığı dehlizlerden
Küçük kıyamet gibi tamı tamına
Hür bir yalnızlık dadanmış yüreğime
Güzel diyarlar gezip dolaşıp
İnsanlarına sataşıp sataşıp çıkagelir
Bir defa şahit oldum yalnız bir defaydı
Bir papaz yalnızlığıma istavroz çıkarttı
Gözlerin ne kadar renkliyse
O kadar sevilmelisin!
Ne kadar beyazsa ellerin
O kadar temiz düşüncelerin!
Çünkü hayatı güzel düşünenlere
Güzel görünmelisin!
İstanbul’a iyi bak sevgili
Başı iki kadim elin arasında
Boğaziçi’nin sızlayışını duydum
Sahilleri mahzunmuş ben gittim gideli
Eski tepelerde gülüşen erguvanlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!