Izdıraplı Sükut Şiiri - Kasım Kobakçı

Kasım Kobakçı
2764

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Izdıraplı Sükut

Bir boşluk konuşuyor,
Odanın ortasından,
Kelimeler olmadan,
Ruhumu ele geçiriyor.
*
Camdan sızan ayazda donakalıyorum,
Geleceğin, dünden farksız olacağını bilerek,
Duruyorum,
Kederimin merkezine,
Her solukta, genzimi yakan,
Izdıraba evrilen her an,
Sızılarım derinleşiyor.
*
Bende bütün devinimler,
Zihnim sanki, bir kargaşa ürünüymüş gibi,
Piyes sona erdi,
Mat,
Müzminleşen bir durgunluk,
Yeni bir mevsimde, iyileşmenin ketum şahitleri,
Nemli göz kapaklarım.
*
Bu kent, zaten ruhuma, yeterince baskı yapıyor.
Anlamsız fısıltılar,
Izdıraplı, zavallı ve eğreti manzaralar,
Kirli bir uğultu karmaşası,
Birkaç haftalığına,
Bir anafor misali,
Beni dibe sürüklüyor.
*
Komodinin üstündeki, müzik kutusunun, kolunu çeviriyorum,
Gözlerimi yumuyorum ve anıların, süzülmesine müsaade ediyorum.
Ayazda ve keskin bir ıssızlıkta, eriyor her dakika,
Her aydınlık, çaresiz anlara dökülür,
Benliğimin dehlizlerinde, nice kederli tını,
Unuttuğum bir ninninin ezgisi.
*
Kepenkler indi dünyama,
Duvardaki takvimin, yaprağı bile kıpırtısız,
Bu boğucu tenhalıktan usandım,
Zayıf aydınlıktan şekiller, zemine düşer,
Nihavent bir melankoliye karışınca,
Teker teker, yitip gidiyorlar.
*
Bir yığın hatıra,
Bilincim, ikiye hatta dörde ayrıldı,
Belki de, en mühimi,
Umutsuzum, çökmüş bakışlarım, çatlayan tenim,
Sanki Ankara’nın ayazındayım,
Olabildiğince dağınık,
Bir esinti, beni zerre zerre dağıtıyor.
*
Yitirilen huzurumun, yegâne dermanını,
Farkında olmaksızın yaratıyor,
Dedemden kalma köstekli saat,
İçinde, birkaç sihirli tik tak anı,
Birkaç, tasnif edilmemiş ebediyet imgesi,
Birkaç pişmanın, bağışlanma umudu.
*
Varlığın, sadece heyecanlı ve neşeli tarafı bitti,
Bir ağırlık gibi, sırtlanacak tek bir yanım kaldı,
Bir mahşer yerindeymişim gibi,
Etrafı kuşatan, kesif bir hissizlik,
Esin kaynakları, çok ötelerden ulaşınca,
Bu dizeleri karalıyorum.
*
Bazı dönüşümlere uğruyorum,
Var edildiğim membaı arıyorum.
Hayal dünyamın, sağında bir enkaz,
Bir kor ateş dansının, aleviyle başkalaşır,
Porselen biblolarım devriliyor,
Un ufak oluyorum.
*
Genişliyor, uzuyor, dakikalar ağırlaşıyor,
Sonra tekrar, efsunlu bir semaya bakıyorum,
Gün batımı bulutları arasından vuran, eflatun bir hare,
Yakut kırmızısı, bir ışık huzmesi gibi,
Süzülüyorum,
Bambaşka bir boyuta doğru.
*
Şafak vaktinde, her nesne bir silüettir,
Gezinen suretler seçiyorum,
Fısıldayan nidalar işitiyorum,
Bir tanesi, duyularıma dokunuyor,
Bir sonraki bilmecede.
*
Tozlarımın üstüne üflenen, neyin sesindeki tını olmasa,
Belki bütünüyle yiteceğim,
Şimdi, eksik parçamı arıyorum.
Bir hiçlik yansımasında,
Evrenin çocuğu gibi.
*
Yirmi dört saat, gözü açık bu kent,
Hiç böylesine, bir özlemle dolmamıştım,
Şu an buradayım,
İşte kayboluyorum,
Altım, üstüm, içim, dışım,
Izdıraplı bir sükût.

Kasım Kobakçı
Kayıt Tarihi : 21.9.2025 21:13:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!