Kulakları sağır edercesine bir uğultu
Fırtına kopuyor dışarıda
Deniz dalgalarıyla şamarlıyor
Kıyı kayalarını
Uyku desen, yok
Tüm gece
Kan kokuyordu sahilde
İmkânsızdı; kumlarda yürümek
Cesetlerin sıklığından
İmdat çığlıkları yükseliyordu
Duyulmuyordu, silah seslerinden
Bir gemi yanaşmıştı
Sevdalara küskün bu yürek
Korkutuyor sevmeler, ürkek
İrin çökmüş derinlerine, titrek
Sızıyor dışına, siyah gözyaşları
Beyninde şimşekleri çakıyor
Fırtınalarla geçen ömründe, devirdin on yılların yaşını
Dik durdun sakin limanlarda, eğmedin hala başını
Birikirken siyah noktalar, beyaz ömrün sayfalarında
Aynaya bakmadan beyazlattın, kömür karası kaşını
Bir sofra kurdurdum
Meleklere
Uçsuz bucaksız, boşlukta
Çorbam, aşkım
Ekmeğim, sevgim
Açlığın en ucuz halidir
Ekmek
Ve kokusuna aldırmadan katlanılan
Soğan
Paranın varlığına söz geçiren
Köfte
Bir yerlere not al
Söylediklerimi
Kalın harflerle yazılacak
İsmim
Duvarları süsleyecek
Dokuz canı vardı yiğidin, hepsini edecekti feda
Akıl değil yürek işi ölüm, yaklaşırken kutlu veda
Sinsice vurdu kurşun, sessizce, çıkarmadan seda
Bir değil, bin askerin çığlığı bu, bayrak uğrunda nida
Ulaklar telaşlı haberde, uçuşuyor kısrakların yeleleri
İzin ver
Azrail
Son cümlesini bitirsin
Hayata dair
Ölmeden evvel
Şair
Bekleyişi sona erdi; uzun yılların
Boyası yosun tuttu; kıyıdaki salların
Bezdirmişti beni, anlamsız hallerin
Dönüşünü duydum; son dakikada
Geri dönmeyip, temelli gelmişsin




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!