Yirmi beş haziranın tam da ikindi vakti,
Dünya cehennemine beni hangi el çekti?
Kim güldü ki dünyada, bu doğan gülecekti?
Eksik olmayın dostlar ellerimden tuttunuz,
Uyanmamdan korktunuz, sallayıp uyuttunuz.
Bir fidan seçmişim cennet bağından,
Her dalında başka çiçek açıyor.
Arı bal derdinde gül dudağından,
Çevresinde kelebekler uçuyor.
Karanfili yüreğimi yaksa da,
Güller açmış gül endâmın bağında,
Dudağından, yanağından al getir.
Benim yârim gül mevsimi çağında,
Gül fidanı endâmından dal getir.
Nazlı yârim, beni sana çek götür!
Ömrümüz nar gibi ekşi ve tatlı,
Geçiyor seneler birer gün gibi.
Tasaları yaya, sevinci atlı
Geçmiş, düşününce, hep hüzün gibi.
Seninle her anım bir ömür demek,
Küsmez iyi ruhlar hem ayıp, hem de günah,
Küsseydi güneş bir daha olmazdı sabah.
Talih bana, ben gönlüme küstüm küseli,
Renk oldu inan bahtıma yalnızca siyah.
Sen, daldan dala konan uçarı bir kelebek,
Ben, bu dağdan o dağa esen korkunç fırtına.
Duyunca ıslığımı yer ara gizlenecek,
Görürsen geldiğimi sakın bakma ardına!
Sende bahar neş'esi, benim içimde kahır,
Sevdiğinden ayrı kalmış gönlümde,
Yine hüzünlerin düğünü vardı.
Yârden kara haber almış gönlümde,
Sevda melekleri döner ağlardı.
Ne sevda meleği, ne peri kızı;
Fırtına misâli girdin dünyama,
Alabora oldum battım güzelim.
Muhtâcım sevgine, dur ayıplama;
Tutuldum, tutuştum, tüttüm güzelim.
Sevdâ mısın, sihir misin, sır mısın?
Coşkun akan su gibi baharlar aktı gitti,
Tez geldi güz mevsimi, rüzgârlar sert esiyor.
Giden doğru gitmedi, bağrımı yaktı gitti,
Dökülen her yaprağım dallarına küsüyor.
Sertleşiyor rüzgârlar sonbaharda hüzün var,
Vurmuşum başımı granit taşa,
Öldürüyor sitem beni, nâz beni.
Akla gelmeyenler, geldi bak başa
Tesbih gibi ipliklere diz beni.
Yüreğimde uyutmayan ağrım var,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!