Kahraman halkınla hür yaşarsın, anlamsızca savaşmazsın.
Namusun, şerefin tehlikeye düşerse savaştan kaçmazsın.
Mukaddes mi mukaddes bir kan taşırsın kahraman evladısın.
Al bayraksız yaşayamazsın, mor dağları aşarsın.
Ey şanlı bayrağım! Sen benim namusum, şerefimsin.
Eğer uğrunda şehit olursam mukaddes kefenimsin.
Gazi şerefine nail olursam göğsümde kaderimsin.
Sen benim vatanım, milletim, kanımdaki kudretimsin.
Ben senin uğruna ne dağları, taşları aştım.
Orta Doğu’ya, Avrupa’ya şanlı bir iz bıraktım.
Çanakkale’ye Gelibolu’ya senin destanını yazdım.
Gözü dönmüş milletlerin karanlık mezarını kazdım.
Ey gözünü ülkeme dikmiş milletler, sizlere acırım!
Sizler kendi milletinize nasıl acımazsınız şaşarım!
İslam Medeniyeti, birbirinden nasıl ayrılsın parmağım?
Hangi akıl ile bizi birbirimizden ayıracaksınız şaşarım!
Selahattin’i Fatih’i, Akif’i ve daha niceleri var etti bu yüce değerleri.
Nasıl parçalarsın Kurtuluş Savaşı’nda göğüs göğse olan bu cumhuriyeti?
Bırakın uğraşmayın, atın içinizdeki kini, intikamı,
o melun zilleti!
Kutsal vatanımızın birdir bayrağı, dini, örfü, âdeti,
üstündür medeniyeti!
İslam Medeniyeti’ni bin dört yüz yıllık
şanlı tarihine sığdıramazsın.
Çağlar açıp çağlar kapatan fatihleri unutamazsın.
Ey eli kanlı düşman! Bir bak İslam’ın o şanlı tarihine!
İslam Medeniyeti kadar olamasan da belki bir ders alırsın.
Ey ulu yaratan! Aziz vatanımı hain düşmanlardan koru.
Koru ki bir daha açılmasın o zalim milletlerin o iğrenç yolu.
İslam Medeniyeti denince o hainleri sarsın deli bir korku.
Elbette her şeye rağmen başarırız imkânsızı, zoru.
İslam’ındır ancak medeniyetlere açılan istiklal yolu!
Ramazan Bilgin Çelik 2
Kayıt Tarihi : 28.12.2022 14:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
EN İLERİ MEDENİYET Değerli okuyucularım; İslam Medeniyeti adında bir eser yazmak istediğimi nereden icap ettiğini açıklamak isterim. 2008’in mayıs ayıydı. Ben o günlerde çalışıyordum işyeri sahibi çok iyi biriydi. Müsait olduğum zamanlarda sağ olsun kitap okumama, kendi çapımda çalışmalarıma izin verirdi. Kendi kendime düşündüm ben milletim için neden bir eser yazmıyorum dedim? Ve bir eser yazmaya karar verdim. Öyle bir eser olmalı ki şehitlerimizin, gazilerimizin, milletimizin ruhu kabarmalı ve onlara layık olmalı diye düşündüm. Sonunda İslam Medeniyetini yazmaya başladım ve yazdım. Zaman zaman düzeltmeler yaptım ve en son halini ortaya koydum. Tüm halkımıza hayırlar getirmesini arzu ederim. Eserin ilk kıtasında İslam Medeniyeti ile bezenen halkımızın ezelden beri hür yaşadığını, asla bağımsızlığından ödün vermediğini, veremeyeceğini, özgürlüğün kendisi için vazgeçilmez olduğunu, “Ya İstiklal Ya Ölüm” sloganını ruhunda barındırdığını ifade eder. Bununla birlikte diğer emperyalist devletler gibi zulüm yapmadığını, kendisinden küçük devletlerle menfaati için anlamsızca savaşlara girmediğini, yine asla sömürgecilik yapmadığını anlatır. Ancak namusu ve şerefi tehlikeye düşerse bu durumda namusu ve şerefi için asla savaşmaktan da kaçmayacağını, şehitlerimizin kanının da mukaddes bir kan olduğunu onların asla ölmediğini ve yaşadığını vurgular. Vatandaşlarımızın bayrağı için her şeyi yapacağını, bayraksız yaşayamayacağını, bayrağı için imkânsızları aşabileceğini ve dağ, taş demeden savaşacağını belirtir. İkinci kıtası olarak baktığımızda bayrağımıza nida vardır. Bayrağımızın namusu ve şerefi olduğunu eğer uğrunda şehit olursa o bayrağın kendisi için mukaddes bir kefen olacağını önemle anlatır. Vatanı için şehit olsa bile asla ayrılamayacağını, ona olan sevgisini, onsuz yaşayamayacağını belirtir. Allahın takdiri üzerine eğer şehit olamayıp gazi şerefine nail olursa da o gazilik unvanını göğsünde gururla taşıyacağına dikkat çeker. Şehitlik ve gazilik mertebelerinin ne kadar kutsal bir mertebe olduklarını, bayrağını, vatanı ve milleti kadar sevdiğini, kendisinde bulunan gücünde bayrağından geldiğini ifade etmektedir. İslam Medeniyeti ile yoğrulan vatandaşımız var oluşundan itibaren bağımsızlığını kazanmak için maddi ve manevi birçok mücadeleler vermiştir. Bu ülkü uğrunda gerektiğinde canını bile vermekten asla korkmamış, nitekim yurdumuzun her karışında şehitlerimizin mukaddes kanı mevcuttur. Çanakkale de, Gelibolu da, Orta Doğuda ve Avrupa’da olduğu gibi vatanı için tüm engelleri aşacağını, gözü dönmüş milletlere yaptıklarının hesabının geçmişte sorulduğunu, İslam Medeniyetini kuşanmış bu kıymetli insanlarımızın başının hiçbir zaman eğik kalmayacağını bu dizelerle anlatmıştır. Geçmişte olduğu gibi bugünde kiminle uğraştığının farkında olmayan birçok devlet ülkemize gözlerini dikmiş bulunmaktadırlar. Ancak Vatandaşımızın içi rahattır çünkü bu değerli halkımız hiçbir zaman savaştan korkmayan, alnı açık, başı dik, gözü kara mukaddes necip bir halktır. Onlara hitaben deriz ki siz savaşırsınız bizimle bizden de sizden de kayıplar olur. Peki, siz kaybedilen bu insanlara hiç üzülmez misiniz? O kaybettiğiniz insanlar hiç umurunuzda değil midir? Siz kendi insanlarınıza da mı üzülmezsiniz? Bu nasıl bir bakış açısıdır ki hiç mi düşünmezsiniz? Savaşmanın hiçbir zaman bir kazanç getirmeyeceğini yıllarca öğrenmediniz mi? Nice devletler savaştı, birinci ve ikinci Dünya savaşları oldu, suçsuz insanlar hiç yoktan yere öldüler hem de hiç acımadan, düşünmeden yaptınız tüm bunları. Sonunda ne oldu kim kazandı? Farz edelim ki kazanan oldu diyelim peki değer mi tüm bu kaybedilen hayatlara? Artık savaş mı barış mı? Denmeli savaşmanın çözüm olmadığı anlaşılmalı ve ulusal barış sağlanmalıdır. Küçük devletler menfaatler uğruna sömürülmemelidirler. Bunun yanında ırk ayrımcılığının kesinlikle yapılmamasını, yapılamayacağını, böyle bir şeyin söz konusu bile olamayacağını, bu ülkenin anayasasında ırk, din, dil, ayrımı yapılamaz ibaresinin her zaman olduğunu ve olacağını kesin olarak vurgular. Bu ülkede yaşayan tüm insanların asla birbirlerinden ayrılamayacağını, adeta bunların her birinin beş parmak gibi bir bütün olduğunu ve hiçbir girişimin, hiçbir aklın bunu başaramayacağını, bunun imkânsız olduğunu vurgulamaktadır. Selahattin’in Fatih’in, Akif’in ve daha nicelerinin bu güzel ülkeyi oluşturduğunu ve bu güzel ülkemizin kurtuluş savaşında göğüs göğse, el ele verip bir araya gelerek İslam Medeniyetinden müteşekkil ülkemizi meydana getirdiğini dile getirir. Bu kutsal birleşmenin çok üstün olduğunu, asla bu Cumhuriyetin bölünemeyeceğini, içlerinden kini, intikamı ve kötü düşünceleri atmaları gerektiğini önemle vurgular. İslam Medeniyetinin oluşturduğu bu kıymetli ülkenin bayrağının, dilinin, örfünün, âdetinin bir olduğunu ve medeniyetler içerisinde de üstün bir medeniyet sahibi olduğunu, hedefinin de muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak olduğunu açıkça ifade etmiştir. Aklını kine, nefrete, kana ve savaşa çalıştıran ülkelere İslam Medeniyetinin geçmişinin çok uzun yıllara dayandığını, bu dayanışmanın gittikçe güçlendiğini açıklar. Yaşamış olduğu tarih boyunca çağlar açıp çağlar kapattığını ve bunun büyük bir başarı olduğunu, ellerinin artık kandan, savaştan çekmeleri gerektiğini ve onlara İslam Medeniyetinin şanlı tarihine bakmalarını önermekte ve geçmişten ders almalarını tavsiye etmektedir. Allahın bize bahşetmiş olduğu bu mukaddes, cennet vatan için elbette çok dua etmemiz gerekmektedir. Bunun yanında bu vatana layık olmak için çok çalışmamız elzemdir. Yaratan’ın vatanımızı hain düşmanlardan koruması için dua etmeyi ihmal etmememiz gerekir. Nitekim burada yüce Rabbimizin vatanımızı hainlerden koruması için içten bir haykırış vardır. Çanakkale savaşında düşman filosu nasılda hücum etmişti küçücük boğaza. İşte Allahın bir daha onların yollarını açmaması için bir nida, yakarış vardır. İslam Medeniyetini artık tanımalarını bir daha savaşmaya cüret edememelerini arzu etmektedir. Bu yüce Milletin tüm zorluklara, imkânsızlıklara rağmen kurtuluş savaşını kazandığını, bu güzel insanlarımızın hedefinin muasır medeniyetlere ulaşmak olduğunu buna layık olduğunu ve mutlaka hedefine ulaşacağını ve bu kutsal yolunda İslam Medeniyeti olduğunu önemle vurgulamaktadır.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!