Aşkın bir uzaklıktadır düşüncelerin, yıldızlararası bir mesafededir. Rengi olmayan boşlukta, toz ve karanlıktan oluşan, ışığın uğramadığı savrulan bir yalnızlıkla monolog halindesindir. Anlamaya çalışırsın kendini. Tefekkür değildir bu… Yargılarını, çelişkilerinle beslersin. Hiçbir şey nesnel değildir. Fırtınanın sert uğultusu zaman kavramını alt üst eder. Kağıtlara bakıp, onları ayna kıvamında suratına tutarsın… Sonra kara kalemle çizersin yansıtamadığını… Bir daha bakarsın… Siyah kanatlı, yargıç cüppesinin altında saklananları görürsün. Çetrefilli bir tanışma zamanıdır, yıllarca birlikte gezindiğin konuklarınla.
"Hoş geldin evine hep buradaydın ama yeni geldin. Korkuyorum senden. Sen benim bilmecemsin. Aziz olmadığını biliyorum, bende bir aziz değilim. Seninle bu ilk karşılaşmamız ve şimdi birer yabancı olduk hepsi bu! Hiç tanışmadan yılları geçirdik beraber… Aştığımız bu merhalenin ardında bir arkadaşlık çıkar mı bilmiyorum? Yıllar içinde değişen bedenime baka baka büyüdüm ben. Ona alıştım. Sana gelince yorumsuzum? Sen bir bilinmezliksin, şimdilik yine öyle kalacaksın… En az benim kadar yabancı olmalısın bana… Birazdan ağacın dalı kopacak, toprak savrulacak ya da savrulmaya fırsat bulamadan bir kar kristaline dolacak; donup, düşecek ve kırılıp, dağılacak… Mevsim her şeyi makul kılıyor. Ben, ayaklarımı duşta ıslatırken sen neredeydin? Derimi sıyırıp, kemiklerimi yıkardım. Düşüncelerimi yakmaktan çok daha kolay olurdu… Biraz acı ve kan; şikâyet ederdi beni… Düşüncelerim eksikliğini arardı… hiçbir öz posasını bırakmadan özgürleşmiyor…
Gölgen yok senin. Işık, sana, senin bana olduğun kadar yabancı… Şekli olmayanın rengi olmaz bilirim! Yukarı doğru alevlenen, ıslak, meşe kütüğü bu yangının başladığı yer olmalı… Sıranı savmaya geldin biliyorum! Sana arzı endam etmem mi lazım?"
Çimenleri çiğniyor at arabaları
Atlar halinden hayli memnun
Yeşil bir senaryo yazılıyor kente
Kıyafetini değiştiriyor soyunma odalarında
Gün doğumu ve çocuklar
Yitik bir bellek gibiyim. Kaybın en kalabalık haliyim. Çiçekleri tasmalıyor ömrüm, nevrozuna hiç uyanmadan. Kuru demetlerim, siyah kurdelelerim var. Soluk yüzlü aşıkların nevrotik vazolarında çöküş usuyum ben. Çalıma konan cin korkuları ve karabasanlar, tozluğumda merak tazeler hep, kayıtsız olmak için… Sözcüklerimin kıracındaki kuru sevda, çingenenin esmer elindeki yalana bulaşır.
Topyekûn zamirsizlik itiverir yalnızlığımı hiçliğin kefesine… Göğüs kafesimde soluğunu demlerim. Renkleri kısır, örtülü, sarı bir diken tehdidini uzatır geçmişe… Nefesi bomba yüklü, hacmi iğnelenmemiş esnek balonlar patlar, şişip şişip yeniden patlar. Her infilak yine karanlığa gömülür…
Boşluk dudak yüküdür, gelip kaybolduğum rahlede öpüverir. Hazan kaçağı bir sarılığın safrası örter her şeyi… Taşıyamadığını yüreğine kusar sarhoş adam, ilk sevdasından beri…
Avcumda ufalanmış tütünüm eksilir; yanar efkâr olur bakışlarına…
Hangi güzelin ömrü uzun olmuş ki? Her gül yaralanır dikeninden, içinden kanar özlemleri sızım sızım...
Bir karınca yükünde zaman
Ağır ve yavaş
Durmuşcasına inat
Sağır ve kör
Yok olmak istercesine
Ama sonu olmayan...
Mermerdeki çatlaktan sızdı acı! Soğuk inilti, keskin ucundan zorladı anı… Bir cücenin asabını yokladı zaman. En kısa cümlesiyle tuttu ayak parmaklarını… Uzadıkça aklına; tanımladı kendini. “ İpin alevini tuttu Kronos, sen de tut!” eğdi bakışlarını cüce. Küçük, çelimsiz, parmaksız ve avuçsuz ellerine baktı. Yazmaya çalışıyordu tanrının şiirini…
Tanrı uzun insana sevdalıydı… Binalar yükseldi, dünyalardan kaçış planları yapıldı. İmkansızlar dağların yolunu tuttu… Kimi kaldı, anılarında çürüdü, kuru gürültüsüyle feveran!.. Çağıldadı dere, billur bakışlarıyla gezdi ovayı, kibriyle kök oldu yaşama. Yeşerdi afralı varlık, yeşil havuzunda…
Adımladı birileri boş avluyu. İp gerdiler, eski bir zamanda ölçekledikleri kemiklerle kurdular sehpayı… Kimi uyluğunu yasladı, kimi küreğini, kaburgasını bıraktı biri… Lakhesis ipi uzattı ve astılar zamanı… Omurgasını ve kafatasını bırakan olmadı.
Mermerdeki çatlaktan sızdı acı! Soluğu kesildi, uzadı boşlukta…




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!