Sen hiç yıldızları, mehtabı izledin mi?
Nasıl da siluete dönüyor, yer yüzü…
Akşamları güneşin batışını, izledin mi?
Kuşlarla, çiçeklerle cıvıl cıvıl, gök-yer yüzü.
Endamın boyun, hayat dolu o gözlerin
“Yerle gök bitişikti onu, biz ayırdık”
Milyon yıllardır bu çarkı döndüren “Sen”
“Ben bir hazineydim tanınmak istedim”
Kavim kavim, tertip tertip ağırlayan “Sen”
Göklere benzedi acizane ufkum, benim
Çiğdem…
Sansürlü telefonla şarkılar dinler
Klasik televziyonda diziler izler
Bazen komşularda bir teselli arar
Hayat işte, kanatsız kuşlara benzer
Her kahvehanede bir büyük put
Her akşam yapılır, ana ayin
Hacılar, yaşlılar önde kurulur
Harfiyen yerinde modern ibadet…
Her yuvada, bir küçük put
Siyasetimiz fitne fesat, toz duman
Valla bizde ne cemaat var ne iman
Öylesine şeytanlaşmış bir avuç insan
Yoldayız maşallah buş, dante…
İsa ile Muhammed arasında bir belde
O ağaçlar kırlar çiçekler yeşiller
O doyumsuz çocuklar o köyüm
O sevdiğim kızlar ah, o yazlar
O çocukluğum bir, yalanmış
Yürekteki alevlerle sevdiğim o kız
Ben bir şey biliyorum
O da hiçbir şey bilmediğimdir.
Düşünüyorum, öyle ise varım.
Varsam, öyle ise düşünüyorum.
Bir damla spermadan oluşan, alamet
İnci kalemler hayal etmiştim
Selvi periler dolaştı gecelerimde
Benim gibi yapayalnız uykularda
Seni aradı gözlerim tüm senelerde
Tutun ellerimizden, bırakın
Doyumsuz manzaralar, renkli yeşillikler
Kokulu gülistan, papatya, reyhan, çiçekler
Cennet coğrafyalar, dokular, sevimli sahiller
Kupkuru o vadi’yi de kendisine seçmişti…
Cihana nam salmış yiğitler, vardı
Bir yiğit çıkmıştı
Dünya sahnesini titreten
Asrın Alisiydi bildiğin
Göklerden gelen hikmetle
Bir yiğit direniyordu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!