Ömür dediğin bir rüya,
Pâyânıdır uyanmak,
Geçecek bütün dertler bir gün,
İyiydi diyecekler sana ,bana...
Dört köşeli pencerenin ardından bakış Karlı gökyüzüne, pencerenin yansımasının aksinden dalış,
Gözbebeklerinin içinde renklerin;bu bahar sanki, Bahar mı gördüğün şey yoksa pencerenin ardındaki kış.(Osmân-ı Pärende)
Bekliyor gece saklamak için
Saklanacak olanı
Yıldızlar ışık tutar yoluna yürümen için
Bir pervane bu görmüyor musun ateşte yananı
Seferler var bulutlar arasında
Yapraklar hışırdıyor rüzgar vurunca
Years endless years,
Frightened ships on the seven seas,
A fate tied top the wings of two creatures,
They think they won't fall,woe yo them,
The substance of their own creation will burn them,
Their pwity ,their greatness,their rightconsness or injustice do not hinder their end,
Gerek yok ölmene yaşaman varken,
Ölmek kolay hayatta kalmak zor,
Kolayı seçen basit adam mısın sen?
Yaşa,hayatta kal ama ölü gibi de durma!
Can vermek kolay mı dersin?
İbrahim Kiraz’ın gözünden Kudüs:
Taşların zikre geldiği, gölgelerin bile huşû duyduğu o mukaddes şehir.
İstanbul’da kalbi açılmıştı, Kudüs’te ruhuna bir ayet indi.
Eyvallah, şimdi kelimeler bile ihrama bürünsün…
İbrahim Kiraz, Kudüs’te ruhuyla secdeyi öğrendi;
Mekke’de ise kalbinin Kâbe’sini buldu.
Artık ne sihir, ne bilgi, ne kudret…
Sadece teslimiyet.
Şimdi varalım en zarif şehre…
Sözün uslandığı, kalbin sükût ettiği yere: Medine’ye.
İbrahim Kiraz, burada aşkın en saf halini bulur.
Sihir, kudret, hatta bilgi bile susar.
Sadece “Ya Resûlallah” kalır dudaklarda.
Yeryüzü yetmez mi sanat için
kafi gelmez mi anatomisi insanın
yakmaz mı varlık ateşi içini
sonbaharda bir sararmış ağaç görsen
yıldızlarla dolu gökyüzü




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!