Ucu bucağı olmayan yollardan sana geldim
Sarp dağları, engin suları aştımda geldim.
Baktım ki buralar meçhul
Dedim kendi kendime
Tut şu yarin elinden götür buralardan
Ey sırtı kambur, yollu hep dik olan kul.
AYRILIK
Beni hiçbir şeyler korkutmaz
Ne karanlık geceler
Ne guruldatan açlık
Ben hiçbir şeyden korkmam
Ne yılandan
BABA
Çocukken hep aradım çocukluğumu
Aradım aradım da bir türlü bulamadım
Bir baba sevgisine muhtaç olduğumu
Çocukken evet çocukken anladım.
Şafak erkenden söktü yine
Sabahın en olunmaz anıydı
Küçücük sırtında geleceğini taşıyan
Çantası kendinden büyük olan
Anadolu’nun mahzun, naif ve müstesna öz evlatları
Bak kardaş!
Sana birkaç sözüm var iyi dinle
Nasihat herkese nasip olmaz
B’ALIK
Bir keresinde balığa gitmiştik Rana!
Hani her şeyin boğucu olduğu
Mazot kokusunun, karbonmonoksitin
Yaygın olduğu
Yalnız insanların yaşadığı çağda
Bazen krizlerim tutar benim
Buna korkularımda eklenir
El ele tutuşup karşıma dikilirler
Sussam olmayacak bağırsam ayıp olacak
deyip iki dudağımın arasındaki terazisiz hakimin kararına kalmış hallerim.
Bazen gözümün sonsuza kadar kapanmasını isterim
Beklemek katıdır
Kabuk tutan bir irin
Beklemek gridir
Ne beyaz
Ne siyah
BELİRSİZLİK
Beni ne ölüm korkutur
Ne yalnızlık
Karanlık odalarda terk etseler beni
Kimsesiz ormanlara atsalar
Çakallar sürüsüne mazhar olsa bedenim
BENİM HAYAT
Yakın çağdır evet,
Her şeyin en kıymetsiz ve kolay olduğu zamandır.
Yuva,
Baba ve hayat
Daha görmedim bedelini ödemeyen evlat,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!