-Bak sen şu politikacıya! -
Siyaseti saptırıp heder eyleyen varmış!
Etik kurallarını tutup şeyleyen varmış!
Koca ülke, az kalmış arenalık olmaya!
Siyasi partileri, takım belleyen varmış!
-Horlanan, peygamber bekler-
Bir kör oyun oynanır, 'şu iş yanlıştır' denmez.
Halkın, doğru-yanlışı, öğrenmesi istenmez.
İnsanlar, medet bekler, derde dûçar olunca;
Çok peygamber çıkar ki, engellesen tükenmez.
-İstanbul, böyle mi olacaktı? -
İstanbul'da belirmiş korku yüklü bir şekil.
Kötü, çokluğa dönük; iyi, ortada tekil.
Kapkaç, vurup geçiyor şehrin işlek yerinde;
Ne vatandaş tanıyor, ne memur, ne de vekil.
-Bir öğretmen sınıfta ne demiş? -
Öğretmenler, sınıfa, girmez boşuna, demiş.
Disiplinsiz sıralar, gitmez hoşuna, demiş.
Görmüş jöle nesnenin saçlara ettiğini;
Dönmeyiniz çocuklar, tavus kuşuna, demiş.
-Ne sayılıyormuş? ! -
Başbakanlık, güzel yer, kolay varılmıyormuş!
Orada mekan tutan, düşüp bayılmıyormuş!
Çaycılık yapılan iş, iş değilmiş galiba!
Onca emek sarfetse, işçi sayılmıyormuş!
-Gözdağı kime? -
Ülkenin her yanını kuraklık sardı derken...
Susuzluk darbe vurup toprağı yardı derken...
Gümbürdeme yayıldı Ankara'nın üstüne;
Teröre, kolay olmaz, mesafe vardı derken.
-Rivayet o ki...-
Politik oyunlardan sevinç alanlar varmış.
Hortumu, çaktırmadan, göle salanlar varmış.
Yönetim, hayli zormuş, İstanbul gibi yerde;
O zorlukla namazdan uzak kalanlar varmış.
-İblis'in adamları iş başında-
Teknoloji gücüyle, yaşam pisleyen varmış!
Yanlışı, yaldız sözle sarıp süsleyen varmış!
Rahman'a varır diye, her ne güzellik varsa;
Beş paralık zevkine, yakmak isteyen varmış!
-Sinop/Gerze sahili-
Atlet kişi, koşmaya, vaktim hayli bol, demiş.
Sahili sakin görmüş; işte uygun yol, demiş.
Bir köpek, hav hav edip, hücum etmiş Atlet'e;
Atlet, ayakla dürtüp, benden uzak ol, demiş.
-Geçmişten bir oyun-
Koy koltuğu ortaya, gören gözler gülümser!
Rengi başka olsa da, câh uğruna özümser!
Öyle insanlar var ki, boş politik görüşlü;
Osmanlıyı kovalar, oyununu benimser!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!