Uzun ve sıcak gecelerde sonbahar
Avucuma aldığım yıldızlarda dünya sessiz
Esaret altında insan benliği, yine eylül hüznü
Eylül, sessiz ve korkunç bir uçurum kıyısı
Yeraltı sularda buluşuruz belki, kim bilir
Gri renk umutlarla uçuyor göçmen kuşları
Farz et ki, karanlık çökmüş umutlarıma
Güneş batmış zifiri karanlık
Yapraklar dökülmüş
Mevsim sonbahar
Farz et ki, gazellerin arasında yürürken,
seni düşünüyorum
Bir damla sevgi için
Ne çok özlem biriktirmişim öyle
Şiir’le sabrımı sınamışım
O kadar özlemişim ki;
Her gece bir özlem doğurmuşum!
Gecenin ayazında
Ne İsa'nın havarileri
Ne Musa'nın Kızıldenizi yaran asası
Ne de Muhammed'in İslam inancı,
anlatamadı savaşın kütü olduğunu.
Gel, bol kumlu Ege Denizi kıyısında,
bir atlas çizelim.
Her sabah şafağında, maltaya çıkıyorum
Enternasyonalist bilinçle ıslık çalıyorum kuşlara
Yuvasına dönen yusufçuk gibi
Henüz baykuş yok
Özgür olduğum herhangi bir Ekim sabahında
Senin için güneşi sereceğim,
Korona savaşında beyaz önlüklü melekler ölüyor
Ben de protest şiirler yazıyorum,
kaderime iliştirmek üzere.
Bedavadan yaşayan imamlar da okuyabilir
Tüm sınavları kopyayla geçen siyasetçilerin
yürekleri korkudan pat pat çarparken...
Maviye çalar öykülerim
Martıların çığlığı yankılanır limanlarda
Orsa seyriyle denizde yolcuyum şimdi
Yorgun tayfa misali, kırgınım hoyrat sevdalara
Sisli bir rotadayım nicedir
Havada martı kokusu,
Mülteci ruhumla yollara çıkıyorum
Mavi ve mor karışık yalnızlığımla
Şehirlerarası yolculuklarda,
ağır ağır gidiyorum.
Farzet ki, yol üstü bir lokantada karşılaşmışız
Erzincan’nin iliç halk lokantasında
Ölü beden gibi uyuyor gözlerim
Zehirli böcek sokması gibi baygınım
Faşist bir devletin sorgu işkencesinden çıkmış,
yorgun demokrat, bir hükümlü gibiyim.
Ya da aniden yılan sokması,
bir yanım ölü, bir yanım yarı baygın
Sen;
Ellerinle
Bana dokununca...
Teslim oluyordum,
ay ışığına.
Ah o zarif parmakların,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!