İçimde sen sallanıyorsun yine
Kurduğun salıncağın üzerinde
Suretinle olmasan da yerinde
Silüetinle orada, hep çoksun
Bugün de kokunla sarhoşum
Bir şiiri taşımak ve bir şiirle yaşlanmak
Gözlerinde mısralara taşınmak
Saçların hecelerin evidir
Adına haktır kalemle aşınmak
Başımı gömsem sol omzuna
Kafamı bir kaldırabilsem sana
Dünyam toz pembe gerçeğe boyanır
Ellerini ellerime koysana
Bu savaşta gücüm beşe katlanır
Yanında ne ay sayılır ne sene
En afili gelinlikleri giydirdim dünyalara
Belki de ayırt edemedim gelinlikle kefenin beyazını
Ölmenin ve yok olmanın beyazı, bir de ebediyet
Gittin ve herkes öldü demeyeceğim
Gittin ve herkes yaşamaya mecbur kaldı
Göründüler güneşte
Herkes göründü yine
Sevdiğim sen benimle
Saklı kal gece gibi
Dünya sarardı artık
Sıkışmışım gecenin göğüsleri arasına
Işığı da istemem güneşi de
Var mı lüzum dahasına
Kaç gece öldürdüm gözlerimle kaç ayazı
Kaç papatyanın gözü dolar
Rezidansın gölgesinde bir dilenci
Elinde çamur ve insanlıktan kara
Yok dizlerinde dermanı, direnci
Benim dünyamın yüzü kapkara
Mercedes'in arkasında bir sucu
Boşver şimdi kuşun cıvıltısını
Çiçekler açmıştır şimdiye çoktan
Ulan bunlar artırmaz senin
Göğüs kafesinin ısısını
Bu kış çok sert ve pahalıydı
Bir düş görsem mesela, bir hülya
Mesela senin suretin en deniz manzaralı rüya
O kokuya başka bir koku baskın gelirmiş güya!
Ben senin varlığını gaye edindim.
Bir şiir okudum bu gece, gözlerimi çevirdi aya
Konuşma hevesine ''anne'' diye bir kelimeyle başlar insan.
İşte böyle gelir ömrümüze bahar; önce Mart
ve elleriyle durmaya kalktığımızda takip eder Nisan
Onsuz dolamayacak kadar eksiktir ağzımızdaki lisan
Bağrı sanki hiç kapanmayan sonsuz harikalar diyarı



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!