HOŞÇA KAL
Gideceksin…
Arkanı dönüp gideceksin.
Öyle sessizce…
Sadece bir “hoşça kal”a sığdırıp günlerimizi…
Gideceksin.
Bense… duracağım burada.
Arkandan bakacağım…
Gidişini seyredeceğim.
Sakinmiş gibi duracağım.
Kıpırdamayacağım.
Kavgasız olacak…
Kasırgasız olacak…
Saçma sapan olacak ama…
Öylece duracağım.
Ben yine güçlüyü oynayacağım.
“Gitme” demeyecek dudaklarım…
Sahte bir gülümseme olacak yüzümde.
Sakin gibi görüneceğim.
Kalbim duracak ama…
Sessiz duracağım.
İçime damlayacak, kan olan gözyaşlarım…
Duracağım burada…
Gidişini seyredeceğim.
Elimi tutup yürüdüğümüz yollardan
tek başına gidişine bakacağım…
Susturacağım içimin çığlıklarını.
Sessiz…
Kıpırtısız kalacağım.
Dizlerimin bağı çözülecek…
Dudaklarımı ısıracağım…
“Gitme” demeyeceğim.
Sokağın köşesinde döneceksin…
Bütün hayallerimiz bitecek.
İçim yanacak.
Ateş yok…
Duman yok…
Hiçbir şey yok.
Ama…
Benim içim yanacak.
İçim yanacak…
Kor olacak…
Kül olmayacak.
Yaralarımın üstüne
yaralar açılacak…
Kan damlayacak kalbime…
Acı olacak…
Dünya duracak…
Ben öylece duracağım.
Hiç kıpırdamadan.
Tanımadığım biri
“İyi misiniz?” diyecek…
Nefes alamıyorum…
O gitti…
Ölüyorum ben.
Kalbim acıyor…
“Düşeceğim şimdi yere,”
demeyeceğim.
“İyiyim,”
diyeceğim.
“Teşekkürler… iyiyim.”
Gideceksin.
Ve ben…
Evsiz kalacağım.
Öylece yapayalnız, kimsesiz…
Öylece durup
ne yapacağımı düşüneceğim.
Nereye gideceğimi…
Arkandan koşup gelmemek için
rastgele bir otobüse bineceğim.
Bir son duraktan
diğer son durağa gideceğim.
Bana “hoşça kal” dediğin o an
gitmeyecek aklımdan.
Sesin, deli edecek şekilde yankılanacak kafamda…
“Sus,” diyeceğim. “Sus…
Hoşça kal deme…”
Sen yine “Hoşça kal” diyeceksin.
Hoşça kal…
Ağlamayacağım.
Hoşça kal.
Sus…
Ne olur, sus…
Geçmiş geçecek önümden…
Ellerin, gülüşün, “Hiç gitmem,” dediğin anlar…
Hepsi geçecek.
Hepsi geçerken
benim içim acıyacak…
İnsanlar geçecek yanımdan…
Sen geçmeyeceksin.
Bir adım daha atamayacağım belki.
Bir çocuğun gülüşü yaralayacak beni,
bir çiftin el ele tutuşu…
Senin kokun olan
bir yabancının parfümü…
Her şey batacak…
Gözlerimi kapatacağım.
“Sus,” diyeceğim. “Sus…
Uyandır beni bu kâbustan…”
“Hoşça kal” yankılanacak bir kez daha kulaklarımda.
Kimse fark etmeyecek
benim eksildiğimi…
Seninle giden parçalarımı.
Ama ben…
Her adımda sende kalacağım.
Sende eksik…
Sende yarım…
Sende hiç…
Ve o “hoşça kal” var ya…
O tek nefeste söylediğin veda…
Binlerce kez yankılanacak içimde.
Bana son nefes olmuş gibi…
Ve en çok da
senin hiçbir şey olmamış gibi devam edişin
batacak bana.
Sen gülümserken bir fotoğrafta, mesela…
Ben içimden dağılacağım.
Sakinmiş gibi duracağım.
Kıpırdamayacağım.
Kavgasız olacak…
Kasırgasız olacak…
Saçma sapan olacak ama…
Öylece duracağım.
Ve ben…
Ben öylece öleceğim.
⸻
Bu şiir, bir veda cümlesine sığdırılamayan bütün kalışlara,
gidemeyenlere, gidip de hiç dönmeyenlere…
Ve bir “hoşça kal”la yıkılanlara…
Sessizce, içinden bağıranlara ithaf edilmiştir.
Kiyaz
Kiyaz KılınçKayıt Tarihi : 28.5.2025 11:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!