1. BÖLÜM: HÖPBATTI VE AİLESİ
Eskiden çok eskiden sakar bir çocuk varmış
Hiç yerinde duramaz, koşturarak oynarmış.
Eli değse devrilir, gördüğü kırılırmış.
Bu yüzden de anası ona hep darılırmış.
Her yaptığı sakarlık büyük zararlar vermiş
Bu yüzden konu komşu ona Höpbattı dermiş.
Kalmamış sağlam eşya, ne cam kalmış ne ayna,
Dayanamamış buna abla, kardeş ve ana.
Tez elden kurtulalım, diye dua etmişler
Biz bunu everelim, oğlana söylemişler.
Oğlum artık büyüdün, evlenmen lazım senin
Bir kız bulup evlen de olsun senin de evin.
Höpbattı peki demiş, evleneyim ben ama
Şimdi nerden bulayım evlenecek kız ana?
Nasip kısmet ey oğul, sen bilirsin işini
Hele sen bir çık yola, kızlar görsün düşünü.
Bak sana hazırladım, çıkındaki azıktır
Çabuk evlen git evden, bak bize de yazıktır.
Höpbattı boyun bükmüş, peki anacım demiş
Çıkmış evden azıkla, gurbet yoluna düşmüş.
Ankara, 17.12.2019
*****
2. BÖLÜM: HÖPBATTI VE DEVLER
Höpbattı az uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş
Nice zamandan sonra yolu ormana düşmüş.
Akşam vakti olunca hemen karnı acıkmış
Bir ağacın dibinde azığını çıkarmış.
Tam yemeğini yerken bir garip sesler duymuş
Azığını toplayıp hemen kenara koymuş.
Kulak vermiş Höpbattı sesin geldiği yere
Önce su sesi duymuş, şırıl şırıl bir dere.
Derenin kenarında üç tane dev oynuyor
Hem çılgınca eğlenip hem de türkü söylüyor.
Höpbattı önce korkmuş, görmemiş böylesini
Uzun süre izlemiş devler eğlencesini.
Devler oyun oynarken sağa sola çarparmış
Höpbattı onları da kendisi gibi sanmış.
Kendi kendine demiş, devler ne kadar sakar
Biraz dikkatli olur, insan önüne bakar.
Biraz daha dikkatli bakınca sırra ermiş
Neden sonra anlamış, devlerin hepsi körmüş.
O zaman geçivermiş Höpbattı’nın korkusu
Devleri izler iken gelivermiş uykusu.
Ankara, 18.12.2019
*****
3. BÖLÜM: HÖPBATTI’NIN RÜYASI
Höpbattı rüyasında bir köy çeşmesindeymiş
Çeşmeden su içerken yanına bir kız gelmiş.
Çeşmenin yalağında kızın aksini görmüş
Uzun siyah saçları, elinde de gül varmış.
İnce ve uzun boylu, Ay gibi beyaz yüzlü
Sakin, yumuşak huylu, kapkara zeytin gözlü.
Zülüfleri dökülmüş, örtmüş hilal kaşını
Höpbattı utancından kaldırmamış başını.
Kendi kendine demiş, aman bu ne güzel kız
Kendi başına gelmiş, belli ki o da yalnız.
Ayıp olmasın diye bir adım geri gelmiş
İşte ne oldu ise tam da o anda olmuş.
İki ayağı birden takılıp düşmüş yere
Utancından kızarmış, her yanı yara bere.
Hemen kalkmış yerinden, kolları kavuşturmuş
Üstünü silkeleyip dizini ovuşturmuş.
Arkasını dönerek kaçmak istemiş ordan
Kızın sesini duymuş, gülermiş arkasından.
Hem dizleri kanamış, hem incitmiş belini
Arkasında bırakmış güzeller güzelini.
Ankara, 20.12.2019
*****
4. BÖLÜM: PARLAK TAŞLAR
Höpbattı ter içinde uykusundan uyanmış
Rüyanın etkisiyle hemen dizine bakmış.
Rüyamda kanamıştı, şimdi yaram nerede
Gene de yıkanayım şu buz gibi derede.
Hemen soyunup girmiş buz gibi soğuk suya
Gene takılıp düşmüş, serde sakarlık var ya.
Buz gibi soğuk sudan çıkmış gene yüzerek
Bir yandan dün geceki devleri düşünerek.
Aklı karışmış birden, böyle şey nasıl olur
Olsa olsa rüyadır, dev masallarda olur.
Dün geceki gördüğü yere dikkatle bakmış
Devlerin oynadığı meğer parlak taşlarmış.
Birini çok beğenmiş, koyuvermiş cebine
Dönmüş elbiseleri olan ağaç dibine.
Demiş kendi kendine yeter bu kadar mola
Elbisesini giyip koyulmuş tekrar yola.
Türküler söyleyerek dağları aşmış gene
Kaf Dağı’nın ardında varmış güzel bir şehre.
Şehrin tam ortasında görmüş güzel bir saray
Höpbattı çok şaşırmış, demiş ki vay anam vay.
Ankara, 21.12.2019
*****
5. BÖLÜM: KRALIN SARAYI
Bu güzellikten ağzı bir karış açık kalmış
Yakından görmek için soluğu orda almış.
Sarayın bahçesinin tırmanmış duvarına.
Nöbetçiler koşuşmuş gelivermiş yanına.
Ey yabancı sen kimsin, ne işin var orada
Daha önce görmedik, ne ararsın burada.
Burası bir saraydır, hemen in o duvardan
Bize zor kullandırma, çabuk çekip git burdan.
Höpbattı tamam demiş, duvardan ineceğim
Ama önce bu güzel bahçeyi gezeceğim.
Bahçeye bir göz atmış, tutunarak elini
Şaşkınlıktan adeta yutmuş küçük dilini.
Dün gece rüyasında gördüğü o güzel kız
Eğilmiş gül topluyor, tek başına ve yalnız.
Höpbattı el sallamış, ey güzel kız merhaba
Kız dönüp onu görmüş, kim bu demiş acaba.
Höpbattı’yı duvardan zorlukla indirmişler
Bir temiz sopa atıp zindana götürmüşler.
Höpbattı per-perişan, her yanı ağrı sızı
O gece rüyasında görmüş yine bu kızı.
Ankara, 21.12.2019
*****
6. BÖLÜM: HÖPBATTI İLE GARDİYAN
Sabah olup uyanmış Höpbattı gün doğarken
Gardiyan sormuş ona neden uyandın erken.
Güneş doğduktan sonra uyandığım olmadı
Bu yaşımda üstüme daha Güneş doğmadı.
Anam böyle öğretti, erken kalkan yol alır
Gün boyunca yaptığı iş bereketli olur.
Höpbattı gardiyana sormuş merak ederek
Yanlış anlar mı diye biraz da çekinerek.
Başından geçenleri ona anlatmış bir bir
Demiş bu garibanı sen de biraz sevindir.
Sarayın bahçesinde gördüğüm güzel kimdir
İnsan mı melek miydi, bu kız kimin nesidir.
Gardiyan önce gülmüş, demiş zor oyun bozar
Başlamış anlatmaya onun adı Gülizar.
Annesi Gülizar’ı Has Bahçe’de doğurmuş
Sonra da hamurunu gül yağıyla yoğurmuş.
İşte ondan güzeldir, her gören ona bakar
Uzaktan geçse bile buram buram gül kokar.
Kıralın tek kızıdır bu Prenses Gülizar
Ona yan bakan olsa Kıralımız çok kızar.
Ankara, 21.12.2019
*****
7. BÖLÜM: ZİNDANDAN ÇIKIŞ
Gardiyan hemen gidip getirmiş yemeğini
Öğleye doğru vermiş özgürlük haberini.
Höpbattı akşam çıkmış kapkaranlık zindandan
Özgür olduğu için şükür etmiş bir yandan.
Pazara düşmüş yolu, bakmış pazarda mal çok
Şaşkınlığa uğramış, alacak hiç kimse yok.
Merak ederek sormuş bir esnafa usulca
Bugün Pazar değil mi, neden kimse yok amca.
Pazarcı esnaf demiş, yabancısın galiba
Halkımız fakir düştü, hem vergiler de caba.
Bu sene kıtlık oldu, bağ bahçe hep boş kaldı
Elimizde ne varsa kalanı Devlet aldı.
Yeni saraylar için Kıral vergiler koydu
Bu yüzden birçok kişi kendi canına kıydı.
Höpbattı çok üzülmüş, görmemiş hiç böylesi
Hem zalim, hem de gaddar ülke yöneticisi.
Hemen saraya koşmuş, Kralla görüşmeye
Kapıda duran asker almamış içeriye.
Demiş ki ben devlerin ülkesinden gelirim
Kıralla görüşmeye sizden izin isterim.
Ankara, 22.12.2019
*****
8. BÖLÜM: KIRALLA GÖRÜŞME
Kıral da kabul etmiş görüşmeyi hemence
Kapıya haber salmış, gelsinler bir an önce.
Höpbattı adım atmış içeriye saraydan
Tam yüz bir adım çıkmış, mermer basamaklardan.
Kıral tahtta oturup beklerken Höpbattı’yı
Danışmanı anlatmış kendisine olayı.
Devler çok zengin imiş; elmas, yakut ve safir
Madenler hep onlarda zenginlik nedenidir.
Derken Höpbattı girmiş kapıdan içeriye
Kıral hoş geldin demiş yaslanarak geriye.
Gülizar babasının yanında otururmuş
Gizlice Höpbattı’ya bakıp bakıp dururmuş.
Kıral demiş çok duyduk biz sizin methinizi
Taşımakla bitmezmiş cevher madeninizi.
Höpbattı iç cebinden çıkarmış parlak taşı
Kıral taşı görünce oynamış gözü kaşı.
Höpbattı eğilerek vermiş taşı saygıyla
Kıral eline almış incelemiş kaygıyla.
Demiş ülkem perişan, siz ise zenginsiniz
Bunlardan birkaç tane bize verir misiniz.
Ankara, 22.12.2019
*****
9. BÖLÜM: GÜLİZAR’LA HÖPBATTI HAS BAHÇEDE
Höpbattı peki demiş, gördüm halk ne haldedir
Bunlardan bizde çok var, dermanınız bendedir.
Üç tane şartım vardır: Saray yapmayacaksın
Bir de gariban halktan vergi almayacaksın.
Kıral bu teklifleri kabul etmiş çaresiz
Üçüncü şartın nedir, başka ne istersiniz.
Üçüncü şartımı da döndüğümde söylerim
Gitmeden bahçenizi biraz gezmek isterim.
Gülizar söz istemiş: Baba senden dileğim
Eğer iznin olursa bahçeyi gezdireyim.
Gülizar’la Höpbattı Has Bahçe’ye çıkmışlar
Güllerin arasında epeyce dolaşmışlar.
Höpbattı’nın başında esmiş kavak yelleri
Bir bir anlatmış ona başından geçenleri.
Seni düşümde gördüm, geldin çeşme başına
Hayran oldum senin hem gözüne hem kaşına.
Meğerse Höpbattı da girmiş kızın düşüne
Kız görünce şaşırmış bunun burda işi ne.
Akşama kadar gezip dolaşmışlar bahçeyi
Koklamışlar durmuşlar gördükleri çiçeği.
Ankara, 22.12.2019
*****
10. BÖLÜM: DEVLER ÜLKESİNE DÖNÜŞ
Akşam saraya dönüp bir ziyafet çekmişler
Saz, söz, eğlence derken güzel sohbet etmişler.
Sabah olmuş erkenden uyanmış bizimkisi
Günaydın demiş ona sarayın görevlisi.
Hemen yola koyulmuş, dağlar tepeler aşmış
Tam akşam gün batarken Kaf Dağı’na ulaşmış.
Gece yarısı gelmiş devlerin ülkesine
Kulak verip dinlemiş onların gür sesine.
Derenin kenarında devler oyun oynarmış
O değerli taşları birbirine atarmış.
Gözleri görmüyor ya, hep sakarlık yaparak
Neşeyle oynarlarmış sağa sola çarparak.
Sabaha karşı devler dönmüşler evlerine
Höpbattı takip etmiş, dikkat etmiş birine.
Devler uyurken girmiş pencereden içeri
Heyecandan, korkudan akmış alnının teri.
O anda Höpbattı’nın bir şey gelmiş aklına
Gözlerini açayım ben bunların hayrına.
Açayım açmasına, ama nasıl etmeli
Ya da taşları çalıp hemen burdan gitmeli.
Ankara, 22.12.2019
*****
11. BÖLÜM: HÖPBATTI’NIN SAKARLIĞI
Hayır demiş kendine, kızmış birden Höpbattı
Hırsızlık kötü şeydir, anam böyle öğretti.
Bir de yakalanırsam benim halim yamandır
Zaten yapmadığım şey benim bunca zamandır.
Düşünüp dolaşırken ortasında odanın
Takılıvermiş eli bacağına masanın.
Masanın üstündeki sürahi sen düş yere
Pişman olmuş Höpbattı geldiğine bin kere.
Sürahi yere düşüp bin parçaya ayrılmış
Kırılan cam sesiyle devler hemen uyanmış.
Demişler bu ses nedir, sürahiyi kim kırdı
Nasıl su içeceğiz, dikkat etsen ne vardı.
Höpbattı saklanmış bir dolabın arkasına
Devler görmeden basmış camın kırıklarına.
Üçünün de ayağı kanamış acı ile
Kıvranmışlar öylece bağıramamışlar bile.
Höpbattı çok üzülmüş, bu olaya el koymuş
Devler hayatlarında ilk kez bir insan duymuş.
Selam devler korkmayın, ben bir insan oğluyum
Sizden daha küçüğüm, sakarlık benim huyum.
Ankara, 24.12.2019
*****
12. BÖLÜM: DEVLERİN AYAKLARI
İzin almadan girdim evinize affedin
Sakın zarar vermeyin, bana merhamet edin.
Devler tamam demişler, misafiri severiz
Ne derdin varsa söyle, sana yardım ederiz.
Önce bize yardım et, ayağımız kanıyor
İyileştir sen bizi, çok canımız yanıyor.
Yatağın üzerinde kocaman çarşaf varmış
Çarşafı parçalayıp yaralarını sarmış.
Höpbattı’nın boyundan büyükmüş ayakları
Kafası kadar varmış nerdeyse tırnakları.
Höpbattı hayran kalmış devlerdeki heybete
Dinlenmeye çekilip başlamışlar sohbete.
Devler bir bir anlatmış tüm olanı biteni
Birer birer demişler kaybolanı, yiteni.
Sayımız pek çok idi, gün geçtikçe azaldık
Bir zamanlar bin devdik, yalnız üçümüz kaldık.
Kimi suda boğuldu, kimi atladı camdan
Türlü oyun oynarken kimimiz düştü damdan.
Hiçbir şeyin tadı yok, ekmeğin suyun bile
Bizim gözümüzü aç, sen ne dilersen dile.
Ankara, 24.12.2019
*****
13. BÖLÜM: DEVLERİN GÖZLERİ AÇILIYOR
Höpbattı oturduğu yerden dinlemiş devi
Ben ne yapabilirim diye dolaşmış evi.
Mutfağa girmiş orda görmüş çatal ve kaşık
Aklına bir şey gelmiş yanmış beyninde ışık.
Hasta olduğu zaman şurup yapıp kaynatıp
İçirirmiş ninesi gözlerine damlatıp.
Hemen bahçeye çıkmış şifalı ot bulmaya
Başlamış bir kazanda şuruplar kaynamaya.
Devlerin üçü birden bir kaşık içivermiş
Şurubun etkisiyle kendinden geçivermiş.
Devler uyurken çıkmış Höpbattı üzerine
Kaşıkla birkaç damla damlatmış gözlerine.
Uyandıkları zaman görüyormuş gözleri
Höpbattı’ya teşekkür etmekmiş ilk sözleri.
Biz sana söz vermiştik, nedir bizden dileğin
İstersen bizimle kal, burası senin evin.
Höpbattı da sevinmiş devlerin gördüğüne
Bir iyilik yapmanın erişmiş sevincine.
Ben bu parlak taşların yarısını isterim
Başka bir şey değildir, budur sizden dileğim.
Ankara, 24.12.2019
*****
14. BÖLÜM: GÜLİZAR’IN ÜLKESİNE YOLCULUK
Bu taşlar sizin için çok değersizdir ancak
Başka ülkede birçok insanlar kurtulacak.
Devler aralarında konuşup anlaşmışlar
Sonunda üçü birden bir karara varmışlar.
Maden yataklarıyla dolu zaten bu dağlar
Zümrüt, yakut, pırlanta, elmas, ne ararsan var.
Yenmez içilmez zaten, bu taşlar neye yarar
Höpbattı’ya verelim, onun ihtiyacı var.
Bize iyilik etti, açtı gözlerimizi
Sayesinde kurtardık biz geleceğimizi.
Sonunda kabul etmiş devlerin üçü birden
Höpbattı çok sevinmiş, teşekkür etmiş hemen.
Devler parlak taşları Höpbattı’ya vermişler
Evden dışarı çıkıp kapıyı kitlemişler.
Höpbattı mutlu olmuş, hem boğulmuş sevince
Ama nasıl götürsün, almış onu düşünce.
Ceplerime doldurup götürsem de sürekli
Yolum uzak yüz kere gidip gelmem gerekli.
Devler anlamış hemen, biz yardım edeceğiz
Eğer iznin olursa seninle geleceğiz.
Ankara, 24.12.2019
*****
15. BÖLÜM: HÖPBATTI İLE GÜLİZAR EVLENİYOR
Höpbattı kabul etmiş, elbet memnun olurum
Ben sizleri çok sevdim, bir gün gene gelirim.
Devler parlak taşları doldurmuş torbalara
Höpbattı’yla birlikte çıkmış hepsi yollara.
Az gitmiş uz gitmişler, dağ tepeler aşmışlar
Sonunda bir akşam Kaf Dağı’na ulaşmışlar.
Hepsi neşe içinde türküler söyleyerek
Yoruldukları yerde durup yemek yiyerek.
Ertesi gün varmışlar Kıral’ın ülkesine
Yola çıkmış çocuklar takılmış peşlerine.
Devlerin hiçbirisi sığamamış kapıdan
Orada indirmişler torbaları sırtından.
Parlak taşları gören Kıral çok memnun kalmış
Vergi almayacağım diyerek haber salmış.
Üçüncü dileğiniz nedir diyerek sormuş
Utanıp kızararak Höpbattı cevap vermiş.
Eğer gönlü olursa Gülizar’la evlenmek
Bu güzel ülkenizde mutlu bir hayat sürmek.
Gülizar kabul etmiş böylece evlenmişler
Kırk gün kırk gece düğün yapıp mutlu olmuşlar.
Ankara, 24.12.2019
Yılmaz Örmeci
Kayıt Tarihi : 21.12.2019 06:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
MASAL: Genellikle yazarı bilinmeyen, anonim özellikler taşıyan, olağanüstü durumların ve olayların anlatıldığı ve masaldaki kahramanların hep kazandığı, sonu mutlu biten, eğitici öykülerdir. Türk ve Dünya Edebiyat literatürünün en eski sanat dallarından biridir. Döşeme, serim, düğüm, çözüm ve dilek bölümlerinden oluşurlar. Küçük çocuklara hoş vakit geçirmek veya uyutmak için ezbere okunurlar. Bu ÖZGÜN bir şiir ve masaldır.
Selamlar Saygılar..
Masalları özlemişiz. Şiirleştirerek anlatığınız bu güzel masal, okuyanı alıp götürüyor kaf dağına, uzak diyarlara...
TÜM YORUMLAR (4)