kıyamet mi kopuyor
bu hengâme neden
niçindir âdemoğlunun
bu ivecenliği
bütün unsurlarıyla insanlar
yatağından taşmış
bir dere gibi akıyorlar
büyük kentin caddelerine
ne tuhaftır ki bu akışta
peş peşe ilerlediği hâlde
kimse bir diğeriyle alakadar olmuyor
kaldırımda iz bırakan
her insan ayağı yük diye
kendi dâhili trajedisini
taşıyor ileriye
hakeza çağ garibesi kentler de
insanlar gibi acayipleşti
manasını kaybetmiş bakışların
dövdüğü devasa binalar
toprağın nazik dokusuna
batmış birer mızrak gibi duruyor
derisi dökülmüş
sokak kaldırımları
şehrin kılcal damarları gibi
korku taşıyor kuytulara
üç beş ağaç
yan yana geldi mi
orman diye adlanıyor
beton vilayetin işaret tabelalarında
yüz binlerce insan hayatının
ve ümitlerinin
toplandığı büyük meydanlarda
riyanın usta ağızları
nutuklar çekiyor
çocuk başları gibi
ufacık kuşlar uçuyor
minarelerin üstünden
alandaki taş saat
kim bilir kaçıncı kez
vuruyor dokuz buçuğu
şu an herkes
ve her şey
sosyal bir düzenceye göre
yolunda olmalı
biliyorum
bir ben bozuyorum
bu stabilize memleket tablosunu
bir ben uyumsuzum
bir ben eğreti
yıllar var ki
hep böyle oldu
yüzümü ne yana dönsem
başım bir belaya çarptı
yahut bütün belalar
gelip başımda toplandı
aslında hayat maceram
üç beş satırı geçmeyecek
kısalıktadır
daha çeyrek asrı doldurdu yaşım
bağışlayın
öyle uzun uzun
bahsedemem kendimden
fakat yaşayışına
şahit olduğum insanları
paragraflarca anlatabilirim
ömrümün yaşamaktan ziyade
etrafımda hayat sürenlerin fiillerini
takip ve
tahlil etmekle geçtiğini
söylesem mübalağa etmiş olmam
öyle ki
her gördüğümü
kalbimin toprağına
bir tohum gibi ektim
kulağıma çarpan her sesi
hafızamın avlusunda sakladım
tanımaya çalıştığım her insan
hayal dünyama
yeni bir cevher oldu
öyle müthiş kederler
öyle tatlı neşeler
ve tesirli şaşkınlıklara
müşahit oldum ki
binbir farklı duyguyu öğüten
bir değirmene döndü kalbim
fakat aradığım hakiki hissin
ne olduğunu hâlâ bilmiyorum
senelerdir o meçhul hissin
izini sürdüm, aradım, arıyorum
aslında yorgunum
bütün arayışlardan
yorgunluğum soluksuz
bir nehir yorgunluğundan fazlacadır
takvimler boyu
toprağı çatlatan acı rüzgâr
varlığımı bütün gücüyle
yerden yere vurur
çıldırtacak kadar gri
ve korkunç bir dağ başı
sessizliğine düşerim sonra
bu acı sessizlik içinde
süreksiz de olsa bir ses
duyma ümidini taşırım hep
kulaklarımı yıkayıp geçecek
ve kalbimin ta içine
akacak bir ses
tam da şu esnada
yanımda bir dost yüreği
çarpmalı mesela
sonra o çekilip gitse bile
sesi kulaklarımda kalmalı
böyle karışık düşüncelerle
akdeniz yanığı gecelerde
kara kaplı defterime
sayısız şiirler yazdım
sayfalar teşne bir toprak gibi
emdi mürekkebi
uykusuz geceler boyunca
birçok kalem
kurudu elimde gül gibi
ben bir şairim
sağırlar ülkesinde
kimsenin bilmediği
gazeller yazar
kasideler söylerim
feyzimi dağlardan
denizlerden alırım
edebiyata da merakım vardır
musikiye de
kalem yahut mızrap kıpırdatan
kim varsa Türkiye’de
az çok bilirim
gür sesli ozanların
varsağılarıyla büyüdüm
ondandır mizacım hoyrattır
birdenbire öfkelenebilirim
uzaktan bakıldığında
yaprakları kımıldamayan
bir ağaç durgunluğunda
hareketsiz ve
tasasız bir görüntü
oluştursa da başım
esasen bin belalıdır
içinde fırtınalar eser
yüküm
on adam yükünden ziyadedir
bu sebeple omuzlarım
biraz zayıf ve çöküktür
fakat başım
daima diktir
üzerime yürüyen
bütün felaketlere rağmen
yıkılmaz bir kaya kadar
sağlam durur vücudum
çünkü umudum
bana daima kuvvet verir
beynimin içinde
ateş gibi yakıcıdır
düşüncelerim
düşüncelerimin sıcaklığıyla
iklimin en soğuk
rüzgârlarını ısıtabilirim
an olur
ıslıklar çalarak
şehrin en kel
en çıplak sokaklarında yürürüm
an olur
dalgalar kayalarla boğuşurken
denizin koyu karanlığına tükürürüm
gözlerim
güneş doğurur
bakışlarımın aydınlığı
gecenin fiyakasını bozar
görünmez ordularım vardır benim
buzdan bir adam gibi gezerim
dört bir yanını
ateşler püsküren
bu cehennem şehrinin
bu şehir ki
beni benden alır
yine bana satar
varlığımın biricik taciridir
bu şehirde zaman
kesik bir damardan fışkıran
kan gibidir
ben ki bu şehrin
öz çocuğuyum
hesaba gelmez yaşım
her dakikam bir ömür hacmindedir
her günüm bir şiirdir
her şiirim bir çığlıktır
ondandır kalbimin böyle çırpınışı
esasen gayesi çarpmak değil
hayata karşı hırçınlıktır
Kayıt Tarihi : 9.11.2025 01:18:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!