tam yirmi asırdır
insan pozu veriyoruz dünyaya
kıtalardan kıtalara
tek kıta şiirin bile gereğini yapmadan
yüzlerce kıta ezberliyoruz
kıtalara katılıp
dönecektim
hüznü yanlış mutluluklarla dövüştürmekten
alamadım seni pencereden
geceler boyu pervazları öptüm
bir parça kokun sinmiştir diye
öyle gün olur ki
terk edilmiş bir kedi gibi üşürsün
yine de kıyamazsın bazı dostlarına
yüzünde yalan huzurunu bölüşürsün
aklına gelse de telefon rehberin
uyanan sevincin değildir
bir bakmışsın içinde bekliyor hala o kadın
saçlarıyla yüreğini örtüyor
senin bilmediğin bir hasret
cam kırıkları gibi ufalanıyor onun gözlerinde
senin ummadığın saatlerde
kalbini bir kayıkla gönderiyor sana
kim bilir nerdesin
mutlu musun
çiseli bir hava
şimdi dışarıda
ne güzel dolaşırdık kol kola
iyi ki nefretim var
yoksa nasıl savunacaktım
dünyadan kovulmuşluğumu
ve memeleketimden
ey harita çizicileri
çöz ellerini boynumdan
ekmeğe gitmeliyim
süte gitmeliyim
kömüre gitmeliyim
ve kiraya
susarsam dağları oynuyorum
konuşursam denizleri
ve sevdiklerim anlatır mı bilmem
öpünce gökyüzünde kalan izleri
öpünce denizleri oynuyorum
yanınca dağları
her buluşmada
gömüyorum yüzümü saçlarının kokusuna
böylece utancımı saklıyorum
şimdi gelelim şu ayrılık konusuna
ilk neremizden ayrılsak uçurum
dokundukça boynundaki yosuna
yeşil bir dal gönderdim sana
umarım kurumaz
alır almaz alnına koy
ateşini üleşir
bişeyin kalmaz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!