Husursuzum bu sıralar
Çayın bile tadı yok
Tükendim her an
Sıcakta esen rüzgâr lazım.
karalığına bakma yüzümün
ben hüznümün rengiyim
akan nehrin sesi alır hüznümü
ah ki kısadır sevinçlerim
uçuşan kuşlar mutlu ederken
sebepsiz havlayan köpekler üzer beni
kavgada incitirim diye yumruk sallamayanlara
kavgasız ortamda tekme tokat saldırdılar
gül incinmesin diye gül koparmayanların
bahceleri tarumar şimdi
gökyüzünün rengini bilmeyenler
mavinin her tonunu biliyor şimdi
içimdeki kelimeleri tüketmek istiyorum
kafeste kuş gibi bekleyen cümlelerimi
sebepli sebebsiz kederlenmelerimi
hüzüne bulanmış duygu hüzmelerimi
bitmez olası yokuş tırmanışlarımı
yolu sarpa saran engel atlayışlarımı
Bana bakmayan gözlerine mi yanmalıydım
Yoksa kalbine işlemeyen cümlelerime mi
Kalp kasesinde sevdan bilemem kalırmı baki
Yoksa ufalanan başak gibi olurmu fani
Dünya pay etti varlıklarını
Bize boş kaseler düştü
Kase dolarmı umudu
Miras beklemek gibi
Çetrefilli hediye oldu
Zalimin borazanı ötüyor ilerde
Sen kulak asma hep ilerle
Yıkılacak elbet köhne saltanat
Dünya ki üç beş günlük saltanat
Kar boran her yer
Aşk bir hengamedir
Belki yanan bir pervane
Söz dinlemeyen ateş pare
Veyahut yol bilmeyen divane
Kalbin en derin hissidir aşk
Beni kör bıçaklarla kestiler
Kanım yüzlere sıçradı
Kimseler ses çıkarmadı
Sesim kulakları çınlattı
Dönüp bakan olmadı
Oysa duymalıydı insan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!