Hasretin Serabı, Vuslatın Ahireti Şiiri ...

Ahsar Zerefşan
40

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

kaç mevsim geçti, kaç tanıdık insan veda etti bu dünyaya, neler neler yaşadım… ama sen gelmedin ve bugün de yine sensiz geçti. yıllardır dudağımda bir mırıldanış olarak yarınlara taşınan bir isim var: aşkım. o isim sabahın ilk nefesinde, gözlerim açılır açılmaz dilimde titreyen bir mısra, kalbimin gündelik zikri oldu. her uykudan uyanışımda aynı nazlı tınıyla sayıkladığım o ses, beni hem yaşatan hem yiyip bitiren bir ʿishq-ı meftûn; ne doyuruyor ne susturuyor; yalnızca hep var.
koca istanbulun göğü altında, milyonlarca insanın denizinde çaresizce seni arıyorum. vapurun düdüğünde, çınarların gölgesinde, metronun demirinde, simidin buğusunda seni arıyorum. her sokak başı bir umut, her köşe başı bir ayrılık; fakat nasıl bulacağımı bilmiyorum, nerde olduğunu bilmediğim için ellerim boş, haritam yitik. bu şehrin labirentinde bir serap gibi peşinden sürükleniyorum: adını her duyduğumda ruhum heyecanla titriyor, sonra bir hüzün fırtınası gelip içimi hapsediyor.
benimkisi bir bedbâhtlık, bir meçhûl kedere dönüşmüş. bu sevda öyle bir kök salladı ki ruhumun toprağına, toprağa gömülene dek beni bırakmayacağı korkusuyla yaşıyorum. geceyle gündüzün sınırı birbirine karışıyor; rüyamda görsem teselli bulur muyum diye bekliyorum, uyanınca ise yalnızlığın gölgesi yeniden çöküyor. gönlümde seninle kurulmuş hayali bir diyar var: orada dilimden düşmeyen kelimeler, ellerime düşen sessizlikler, gözlerimde saklı kalan şafağın fısıltıları… ama o diyarı gerçek kılacak bir adım atamıyorum, çünkü seni bulmanın yolu muğlak, izlerinse sisli.
bazen kendime söylerim: ey bîçâre, rûhunu hangi limana demirleyeceksin? hangi pervâna seni bulacak o ışığa? fakat her defasında suskunluğu seçiyorum; çare yokmuş gibi bir kabullenişle, ama yine de kalbimin en gizli hücresinde umut bir kıvılcım gibi yanıyor. içimde bir yâr-ı kâr, bir habîb-i dil düşü; eskilerin dilinde söylersek o bir hâl-ı dîl, bir hümayun hâli; arapçanın nağmeli kelimeleriyle ʿishq, yâr, hubb… hepsi bana sadece seni hatırlatıyor.
sende vücut bulan o güzel mecmua yokluğunda bana tarihin eski zarafetinden kalan bir telaffuz gibi geliyor: serap-ı yâr, mecal-i vuslat. eski osmanlıca bir fermanı andırır bu hasret; satır aralarında kaybolmuş bir divan şiiri gibi, hüzün ile muhabbeti aynı vezinde çalan bir nağme. her kelimeyi taşıdıkça ciğerimde bir yerde yara açılıyor, ama o yara da yine seni arıyor; çünkü seni aramak, yalnızca seni bulmak için değil, kendimi hatırlamak için.
ve sonra, bütün bu parçalanmışlıkların ortasında, bir teselli beliriyor: dünya fânî, hasretin nihai hükmünü Rabbi belirler. bir gün ahirette kavuşma umuduyla yüreğim hafifliyor. iman edip salih amel işleyenlere müjde ver; onlar için altında ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetler vardır. orada tertemiz eşler ve Allah'ın rızası olacaktır. (Bakara sûresi, 2:25)
bu umut, bu vaat, her sabah dilimde tekrarladığım ismin gölgesinde bana bir sükûn veriyor; belki şu fânî alemde vuslat yoktur, ama ebedî huzurda bir araya gelme umudu, bu bedbaht gönlüme az da olsa merhem oluyor.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta