Sevgili İstanbul
Güzellikler yağdı sabaha kadar
Yine arındın Haliç’e, Boğaz’a ve Marmara’ya akarak,
Laleler, Erguvanlar seni bahara hazırlarken,
8500 yıl sonra,
Bu sabah halâ,
Ben Yokum
Sen ve ben ikimiz
Bir bankta
Mevsimsiz bir zamanda
Kurulmuş bir hayaliz.
Elementin içindeki sır ile
Ateşe uçan kelebeklerin
Vuslatın kızıl şafağında yeniden doğduğunu
Eflatun’a inat
Gölge ile nesnenin birlikte yoğrulduğunu
Ecele vakit biçilmez ama
Renginin kıştan belli olduğunu
Saraybosna
Sevgi ilham verince kıt’aya
Damıtıldı zümrüt saraya dönüştü
Gönüller sıladan akınca sevdaya
Başından beri tarih belaya düştü
Yolların kıvrım kıvrım akar
Kapı içinde kapılardan
Kabtan kaba döküldüm kaç kere
Şekillere takıldım,
Renklere sevdalandım
Kırık destilerime ümit doldurdum susuz pınarlarından
YIKILIŞ
Sen, İkindi Güneşi gibi
Işığını söküp götürdün gözlerimden
Bir deniz oldu yokluğun
İçine çekti beni
×××
Damla damla hayat
Krater gölü tarih
Dünya ayda seyreder kendini
Ayrılıkların aynası yalnızlık
Gökteki bulut gözyaşı olacaksa
Bu şehrin tepeleri yediveren
Bülbüllerin tutkusu
Surlarında yankılanır
Peygamberin muştusu
Üç dilberin kalbi
Dünyanın ebrusu
I
Kalbinde erittim pembe yıllarımı
Ümitlerimi mutlu bir rüya aldı
Tütün gibi sardın duygularımı
Geriye biraz kül biraz duman kaldı
Lokması ağzında kalan kuzu gibi
Zirveleri çukura çeviren çiçeklerinin
Darağaçlarındadır uykularımın ahı
Ben Karadeniz’in tevbesi
Sen Marmara’nın günahı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!