Yavaş yavaş tükeniyorum
Sigaranın dumanı
Bir elmanın ilk ısırığı gibi
Kederliyim biraz
Biraz sen
Ağırlaşan dertlerimin merhemi sende,
Karanlığın gölgesinde ışık saçan nur.
Muhabbet bağında salkım salkım üzümler,
Aşk şarabının mey kokan mâyisi sende.
Leyla'daki görünse de bilinmeyen sır,
Çisil çisil yağan yağmur Hamza’yı bir anlık geçmişe götürüyor. Mutlu anılar dünyasına. Doğum gününe bir kaç gün kalmış bir yandan onu düşünüyor. Buruk ve iç çekerek gülümsüyor.
Yağmur artık dur durak bilmeden yağmaya başlamış. Hava soğuk. Telsizden komutanların , anlamsız ve can sıkıcı konuşmaları tekrarlayıp duruyor . Bu sözler askerin derdine deva olmuyor , Sıcak bir yuva ve yemek getirmiyor. Askerin moralini yükseltmiyor, Askerin ne bir sıcak yuvası var ne de yeterli maaşı.
Mühendislik fakültesinden mezun olan Hamza iş bulamayınca en son şehirler arası askeri bir kulede aşçı olarak işe başlamak zorunda kalıyor. Akşama patatesli pilav için hazırlık yapması gerek.
Ey bulutların gölgesinde
Güneşlenen ağaçlar,
Sırrımı bilmenize ne gerek var
Hepimiz Adem'in çocukları değil miyiz?
Ölüm kazanları hepimiz için kaynamıyor mu?
Ta ezelden aşkını gönlümde yâd eylerim,
Bin defaat saçlarını öz elimle örmüşüm.
Gözlerinin meftunuyum ol goncayı baharda,
Vuslatı yâr için ömrümü günbegün sarf etmişim.
Eskiden " Ana bu bayram mı? aman çok ayıp,
Çocukken gördüğüm bayramlar hani? "
derdi büyüklerimiz.
Bu cümleyi kurmak için fazla büyümemize gerek kalmadı sanırım.
Hasretiz yeni bayramlara.
Çift beygirli faytonuz biz
Sen beyaz ben ise siyah
Gözlerimiz kapalı
Epey yol kat etmişiz
habersizce
Bakamıyoruz birbirimize
.
Bir şair öldü dün
Dünya dönse ne olur
Dönmese daha güzel.
Sen aklıma düşünce
Merhaba, dedim
Olmaz dedi
Sanki canını istedim.
Eyvallah dedim
Görüşmeyiz dedi
İşte bu kadardı
Kuşları incitmeden
Uzaklara fıcıtmadan
Çakıldaklı bahçelerde
Bir kez konuşabilseydik
Dünyayı susturacktık .
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!