An gelir, kalkan bir bayrak
An gelir, kalkan bir parmak
An gelir, düşen bir yaprak
An gelir, bir ağızdan bir sözcük
An gelir, bir kalem bir harf
An gelir, bir fırça bir renk
Güneşin soğukla insanı paylaşamadığı günlerde
Bir köye düştüm kızıl bir yaprak gibi.
Çoğunluk babaanneler, anneanneler, dedeler
Dününe bugününe yarınına bekçiler.
Köylüler anamalcı düzende
Birer dişli İstanbul, Almanya gurbette.
Sevmiyorum karıncayı, arıyı
Ne hikayelerini ne hikayecilerini
Tanıklık ederim aleyhlerine
Haksız bir nam yüklemişler ikisine de
Eti, şekeri, balı bulsunlar da görün
Hazırcı, asalak, tembelleri
Bizans denince oyunuyla gelir aklıma
Düzen, dalavere, hile, entrika
Puştluğun namertliğin bini bir para
İstanbul çağrışıyor bir çoklarında
Ne de olsa başkentiymiş Bizansın
Bizans denince oyunuyla gelir aklıma
Düzen, dalavere, hile, entrika
Puştluğun namertliğin bini bir para
İstanbul çağrışıyor bir çoklarında
Ne de olsa başkentiymiş Bizansın
Ah benim güzel kardeşim
Senle ben aynı dili konuşuyoruz da
Aynı dilden konuşabiliyor muyuz?
Anlayabiliyor muyuz birbirimizi?
Doğan güneşi aynı gözle görüp
Hayata farklı yerlerden bakabiliyor muyuz?
Anımsanmayıp unutulan
Arkadaşlar, sevgililer...
Yıllarca kalıp göresi gözün olmayan
Zoraki mekan kentler
Bir de
Sevebildiğin kadar sev
Gülebildiğin kadar gül
Çalışabidiğin kadar çalış
Gezebildiiğin kadar gez
Görebldiğin kadar gör
Okuyabildiğin kadar oku
Bak karşıda Rumeli Hisarı, yan tarafı Bebek
Göksu Deresi, leb-i Boğaziçi'nde
Her gün içinden gelip geçtiğimiz
Anadolu Hisarındayız
Teknede kurduk masamızı
Dostlarla içmekteyiz en şifalı rakımızı
İstanbul'un kuzey-ortadoğusunda
Bir yanı Boğaziçi, bir yanı Deniz
İki Köprü arasında
Ormanlar, korular, yalılar, kasırlar
Dünyanın en iyi suları
Orhan Veli'ler, Yahya Kemal'ler diyarında




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!