Varmak değil, yol güzel derler.
Yol, çok kötü olur bazen.
Mühim olan, varacağın yeri
Daha varmadan güzellemek değil;
Adımların endamı.
Öğrendim bir kütüphaneci dayıdan ne yaşadığımı
Ve zormuş diyor yaşamak bunu
Hadi sor sen de tarifsiz yolunu
Yaşarken değil ölünce anlıyormuşsun
Acısı damağını yakarken.
Ben sevdim yaşamayı;
Yitirdim güneşe inancımı.
Doğmuyor hiçbir gün, gri silüetler ardından.
Yeniden yinelemiyor,
Hani o ilk ışığı görünce
İlk savaş narasını atan,
O ilk kuşun her şafakta yinelenen,
Yaşarken ölümü, ölürken yaşamı düşünür insan.
Neden aşkların en güzeli uzak ve imkansız olandır ?
İnsan sevmek için görmek, bilmek istemez mi ?
İstemez... Nankördür insan.
Kediden bile nankörlük görürya !
En büyük benim diyeceksin o yüzden !
En karanlık anda bir şimşek çaktı
En beyaz güne mendil salladı o
İşte bu; açıkça masumiyetti
İşte bu insanlığın dikeniydi
Akıl buhranıydı diğeri
Üşüyorum
İçiyorum
Hissetmeyeyim diye sızını
Ne yapsam olmuyor yoksun
Varken varsın iyi hoş da
Varlığın da alışkanlık diyorlar
İncecik bir çatlaktan boşanırcasına sızıntıdır umut, göz ardında.
Dilden dile fısıltı gibi kulak ardı edilmiş,
Profesyonel ellerde şakırdayan enstantanelerde,
Yorgun, kararmış, makinalaşmış bileklerde,
Sempozyumlarda, dinin biliminde; yani ilimde,
Mühendis fikrinde, cerrah terinde, işçi emeğinde,
Hani benim sevincim, nerede?
İllede sevdiğim belam.
Leblerine değen bir kuru dal var;
Ağzında çam sakızıdır onun "aşk".
Laf-ı güzaf ahvalim her an,
Bir senden gayrısı doluysa şuram.
Her kavgada yaralanan
Her savaşta mağlup olan
Ve her ayrı gece için ağlayan benim
Ki ben
Sevdim seni buna rağmen
Akılsızlıktı akılca
İş bu; eller açık,
Garibanlık mı desem boynu eğri,
Hani banacılık mı yoksa, yeri ?
Kokuyor cümlelerim...
Bir yeni kural reyhan şerbeti ve limon.
Hani ne bileyim bol gelen arpa mıdır desem,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!