o sokakta kağıt toplayan babaydı
akşamı sabahtan başlardı öteden beri
gözlerinin içindeki derin anlam saklı buğuydu
düşecekti sanki kirpiklerinin ucuna doğru
neye yarardı ki yaşam çizgisindeki ötelemeler
bir aşkın ötesinde sıkı sıkıya bağlılıktı yaşama
fakirliğin gözü kör olsun der gibi baktı
 
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir  ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...  
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
Devamını Oku
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




yüreğinize sağlık değerli kalem...
güzel bir tema güzel işlenmiş. saygımla...
Anlam yüklü değerli paylaşımınızı yürekten kutluyorum. ..+..+.. Saygı ve sevgi ile kalın.
Yüreğinize sağlık şiirinizi beğeniyle okudum duygu yüklü mısraları çok güzel şiirinize yansıtmışınız kaleminizden dökülen güzel anlamlı şiirinizi ve sizi kutlarım.Kaleminizin mürekkebi dilerim hiç bitmesin Saygı ve Sevgilerimle.
gülümsemek, güneşin renkleri kadar hakkımız...
Hüzün sağanağıydı şiir... ıslanmadan çıkmak zor... konuşuyor yüreğinizin sesi yine... her satiri bir ahenk, her imgesi bir mihenk... günüme demirleyen bir şiir... ölümsüzlüğü içsin şiiriniz... tebriklerim ve saygımla İlhan hocam..
Şiirini benim daha önce evimin balkonundan izlediğim bir çöp toplayan adama yazdığım ve burada yayımladığım “Karanlığın korkusu…” şiirimi anımsattı ve duygulandım. Ama haddim olmayarak şiirinizi okurken hemen geliveren duygularımdan şu birkaç nazire cümlecikleri sayfanıza düşmeden de geçemedim..
“Elbisesi eskiydi ama utanacak ne vardı ki; iş elbisesi idi
Başka elbisesi olmadığını el nereden bilecekti
Birde ayakkabısı su geçirmese ne güzeldi
Fakat kimin küçük sıkıntıları yoktu ki
Eli ve yüzünün kiri ise bereketti
İğrenmiyor ve utanmıyordu bu onun işiydi
Çünkü o bir babaydı evine alın teriyle ekmek parası götürecekti...”
Sevgi ve şiir tadıyla...
Şiirin konusu özenle seçilmiş. Önemli bir konuya parmak basmışsınız . Kutlarım Selamlar.
sokaklardan gerçek bir kesit çizmiş kaleminiz Hocam.
tebriklerimle.
bu güzel şiir için kutluyorum dost... tebrikler
İç acıtan dizeler ama iyiki var o gülümsemeler.Kutluyorum anlamlıydı. Saygılar..
Bu şiir ile ilgili 31 tane yorum bulunmakta