Durmuş zamanın saati müge çiçekleri solmuş
yaralı mevsimlerin durağında garip bir yolcu
boğuluyor siren sesiyle camlarına asılmış
ayazında veda öpücüğü cümlelerin yalnızlığı
toprağına savrulan servi gazeli gibi
kal kendinle ıssız…
işte gidiyorum
Kurulamam küllerine karışamam
şehvetli duygular rüzgarına kapılıp
ateşini yakamam
seremem çulumu sönmüş volkanların üstüne
’’bacasına zehrini salan sigara dumanı gibi’’
sönemem
Yorma düşlerini yıldızlarına bakıp
eşlik edecekler yol boyu yoldaşlığıma
sönmeyecekler gecelerimi aydınlatarak
kederlenme gidişime dalıp
ağustos böceklerinin ezgileriyle yürüyeceğim
tüm bahtsız anılarımı inan
çiğneyeceğim
Yağmurlarınla baş başa bırakıyorum
tutunmak isterken camların buğusuna
son vedasının resmini kalp ile ah...
mührünü basacak ellerin
lapa lapa karlar yağacak
saçakların altını derin bir sessizlik örtüsü kaplayacak
kapanacak tüm yolların
soğuğunda donakalıp ayakların
mıhlanacak sevdasına!
güneşiyle eriyecek...
’’Bin bir rengiyle açacak gala çiçeğim’’.
Kayıt Tarihi : 17.10.2019 16:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!