Ne
Tuhaf
Şu insan,
Konuşurken
Bin türlü lisan,
Nasıl inkâr eder?
Verilirken bin bir ihsan,
Anlamak mümkün değil neden?
Nedendir isyânı, inkârı neden? .....
Bekleme
Sonun sonunu,
Asla sonun sonu yok! ...
Son denilen her şey yeniden,
Yepyeninin yeni bir başlangıcı….
Geceler gündüzün, gündüzler gecelerin,
Yeniden başlangıcı değil mi? .......
……………………...Başlangıç sonun sonu,
………………..…..Işık sağanağı isteme,
………………Çak çakmak taşını,
…………Kıvılcımı yeter sana!
……Geceler azap kuyusu,
…Tırmalar kulakları,
Tırmalar uğultusu!
………………Kulak ver kalbin sesine,
……………….…Çekilmez bir yük binmiş,
………………….……Dünyanın ensesine! ....
………Bırak!
………………..Ecel şalı olmasın,
………………..…..Dolunaylı geceler,
………Bırak!
……………...Gören göz muradın alsın,
………Bırak!
………………. Nurdan belgede,
……………………Bir satırlık dua kalsın.
…….İmkânsız değil gözsüz görmek,
………………….Gözsüz de görür insan!
……………………Son dediğin şey,
……………………….Asla son değil! ...
……………………………….Son yok,
……………………….Var’ın var’ı var! ..
……………….Her son var’ın başlangıcı!
………………………………Son yok!
……………………….Sonsuzluk yok!
………………….Her var, var’ın varı! ...
……..Bu kindarlık niye!
………….Niye insanoğlu düşman ötekine! ....
…………….Nebinin,
……………….Velinin,
…………………..Saygıyla bastığı yeri,
………………………….Kanla yıkamak niye! ...
…..Zalim,
………Belli etti yolunu,
………….Gülistana ekti,
………………Zulmet tohumu! ..
……………………Kıskançlık bayrağını açtı,
………………………..Düştü kardeş kardeşe,
……………………………...Niye bu düşmanlık niye! ...
Izdırabın ateşi yaktı, yaktı ay’ı güneşi,
Habil’in çerağını, söndürdü bak kardeşi,
Böyle zulmün dünyada, görülmedi bir eşi,
Örnek oldu âleme, vurdu kardeş kardeşi.
Hani kıskançlık,
………Yüzünden öldürmüştü,
………………Kabil Habil’i?
Hani kıskançlık,
……… Arasına düşmüştü,
……………….Habil Kabil’in?
……………….Bu yüzden işlenmişti,
……Hani ölmüştü ya!
………………..Habil kabil’i?
İşte o zaman! ......
Adem üzülmüş
Dua etmişti Rabb’ine….
Duası kabul
Görmüştü Rab katında!
Ona Kabil’in yerine,
İhsan etmişti Şit’i….
Şit’in alnında,
Parlayan peygamberlik
Nuruydu! ......
Ak(Ş) amın loşluğu çölü sararken,
Kim(İ) ne azap kuyusu geceler,
Çölü (T) ararken gün batımında güneş,
Bilinmez kimi sarar nurlu geceler! ....
……Aşk yolunda can veren her aşığa,
………….İhsanı üstün kılar, ey gardaş…
……………..Kabir toprağında boğar zulmeti,
………………….Yükseltir makamını, cennet bağına eş,
………….....…Her şeyden üstün kılar, ukbada gardaş…
Cihanda çeker elbet, her ne ise yazgısı,
Her canlının sonu var, kalbe düşer sızısı.
Adem’in yazgısının karalandı yazısı,
Hicran ateşi yakar, kocatır akılsızı,
İyiye iyi verir, kötüdense intikam.
Her canlının sonu var, kalbe düşer sızısı,
Yüceltir Yüce Rabbim, odur dergâhın kadri,
Feyz kazanmak içindir, âleme kıble yeri,
Takdir Yüce Rabb’inse, yaşanır o an be an,
Cihanda çeker elbet, her ne ise yazgısı,
“Öfkelerini yenenler,
İnsanların kusurlarını bağışlar.
Allah iyi iş yapanları sever. “(Ali İmran 134)
……Oğulların ulusu,
……….En sevgilisi,
………….Oydu en şereflisi.
…………………..Ona öğüdü
………………..On bir gün önce verdi.
……………Daha ölmeden,
………..Peygamber zincirinde,
…….Olan yerini.
….Gösterdi ona! ....
Etti vasiyetini..
…………………….“--Ey oğul dinle,
………………...…Benden sonra halife,
……………...Sensin bu yerde.
…………..Kabil oğullarından,
…….….Gizli tut bunu!
……Vakit saat gelince
….İlân edersin.”
…………….Her bir mahlûk’un,
………………..İbadet saatini,
……………………Öğretti teker teker.
…………………………Zinayı yasak etti……
………………….Kardeşi Kabil,
……….…….Oğullarıyla,
………….Evlenmemelerini,
………Kesin bir dille,
…..Yasakladı onlara.
……..Nuh tufanından!
…………Haberler verdi ona! ...
……………..Ademden sonra,
………………..Peygamber halkasında,
…………………………Yerin bildirdi.
…………………………..…Allah ona da,
…………………………………Elli Sahife indirdi.
Dağ başındaydı,
Şit kavminin de yurdu,
Kadınları çok,
Hem de çok namusluydu.
Kıskançlıkları,
Düşmanlıkları yoktu.
Adem babadan sonra,
Kâbe’yi taşla örüp,
Çamurla sıvayan oydu!
Oydu Rabbin emrine uyan,
Oydu bir ömür boyu,
Mekke’yi mekan tutan.
Her ömrün sonunda, bir ayrılık mukadder.
Çekilen çile ancak, ayrılınca hafifler,
Şu fâni dünyada canlıya, gelince ölüm,
Kanat kanat uçurur, alır gider melekler.
Hem bunları düşünüp, yolcu oldu dünyadan,
Seven dostların gönlü, bundan oldu perişan,
Yaş yerine al kandı, gözlerinden boşanan,
Gönüllerin evleri, bu yaştan viran oldu.
Cennet mekân olan Şit, gezip salınan oldu,
Hurilerin yurduna, yanağı şamdan oldu,
Vücudundaki cevher, kurtuldu kafesinden,
Af ve rahmet yurdunun, sırrına varan oldu.
Şit aleyhisselam,
……Dokuz yüz on iki sene yaşamış! ...
……….Ömrünün sonuna doğru,
………….O da oğlu Enuş’u,
………………Karşısına almış….
Şöyle demiş:
…………………………“--Ey oğul!
……………….……….Deden Adem’in cesedi,
………………….…...Şu tabutun içinde,
…………………..Onu iyi koru! ...
………………Allah’ın emirlerine uy! ...
………….Kabil’in çocuklarıyla,
…….Fazla düşüp kalkma diye,
…Habil’in kanı üzerine, and verek,
Ruhunu teslim etmiş! ....
Adem Atadan sonra,
Onun nesli devam etmiş,
Gün dönmüş,
Devran dönmüş,
Şit’in yedi nesil göbeği,
Andı bozmuşlar.
Dağdan inerek,
Kabil oğullarının kadınları ile,
Evlilikler yapmışlar.
Tabi ki,
Sapıtmışlar….
Zevki sefayı tatmışlar.
Kadın erkek,
Kız kızan,
Tef çalıp,
Çalgı çalıp,
Gülmüşler oynamışlar…
Ne hoşmuş o günler ki, zevki sefa yaşarken,
Cevr-i cefa sundukça, azap yolunu bekler.
Halini bildirecek, padişahı var iken!
Sapıtmak için iblis, durmaz onu tetikler.
Rivayet odur ki;
İblis,
Habil’in kurbanını,
Ateş yaktı,
Dileği de kabul oldu! ...
Diye kandırdı.
Habil de bunun üzerine,
Bir ateş evi inşa etti,
Putlar yapıp,
Tapmaya başladılar.
Böylece putperestlik,
Yer yüzünde başlamış oldu…
Nuh tufanına kadar,
Devam ettiler.
Nuh tufanında,
Hem putları hem kendileri,
Helak olup gittiler.
Fermana boyun eğdik, ayrılığa yok mecal,
Ne hüküm geliyorsa, Allah’tandır o celâl.
Her zulüm ki devranın, içinde gizlenmiştir,
Aşikâr edemez ki, konuşamaz o dil lâl.
Aklı olan odur ki, daha fırsat var iken,
Dünyaya tamah edip, Hak dinini terk etmez,
İtibarı olmayan, üç günlük ikbal için,
İblisi sevindirip, kardeşini inletmez.
Elveda ey dostlarım, vedanın vakti geldi.
Ruh kuşu uçuşurken, arşın yolunu deldi,
Haber verdi geçmişten, kalbin pasını sildi,
Rahmet olsun ona ki, Şid de bir peygamberdi.
………..İşte şimdi geldi, selam sabah sırası,
………….Çok açıldı gitti, başlangıçla arası.
…………..Söylenecek son söz, artık burası,
…………….Dinleyin dostlarım, beni dinleyin.
……..Ey saba yeli,
………….Başın alıp nereye,
…………….Gidersin böyle?
……………..…Eğer yolun düşerse,
…………………….. Kutsal toprağa,
…………………………….Ademden son Resul’e,
………………………………….. Selamım söyle! ...
Kayıt Tarihi : 15.7.2010 17:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI-2010 Projelerinden

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!