Şalgamın tadınca kavgalı olduğum ey şehir!
Güzelliğine doyamadan yâdettiklerim bir bir...
Boşa kıvanmayın!
Size değil...
Ellerimde eriyip giden gençliğim anısına,
Ah pişmanlıklar!
Dün gece rüyamda gördüm Seni,
yeniden yaşadım bir bir
“yaşamaksa” her şeyi.
Ben yine sana gelen yollarda çiğnene duran
parke taşı,
Karadut’um “Gönül bu oyun olur mu? ” derdim;
Bir derdim çocuk oldum bak oynamaya geldim!
Karadut’um has bahçeden bir tomurcuk gül derdim;
Bir derdim gülüm soldu, gönlüm soldu bil derdim.
Karadut’um “Hayat sensiz yaşanır mı? ” derdim;
Gecenin karanlığında derede
Parıldayan bir umuttur yakamoz
O sensin biliyorum Emine'm
Duvak arkasında bir meh
Sürmen yayılır efil efil
-I-
Akşamlardan bir bahar akşamı,
Günlerden Pazar...
Görün bakın bir âdemoğlu
Nasıl olur da azar?
Azade! İlk göz ağrım, beylik günahım...
Sürgün verememiş tohumum, boş hülyalarım...
Firarından fiske geçtiğim ya Azade!
“Gönlüne göre sultan mı buldun? ”
Kıtlığına kıran girdi de çatladı mı göbeğin?
Bana bir cevap ver!
Tek hamlede çıkmış olsun ağzından;
Ne derleme ne mübalağa,
Arı sütü kadar öz,
Ana sütü kadar çiğ olsun...
Duyar mısın kulaklarım nasıl çınlıyor şimdi.
Ya kalbim,
Nasıl çarpıyor bilir misin.
Oysa beni tanıdığını söyleyen sen,
Nasıl da değiştim zamanla bir bilsen...
Ben hayatın kendisiyim
Bakıp da ölüme tanıyamazsın beni
Ateşten doğrulur dokunurum tenine
Elemeden külümü anlayamazsın beni
Şu karşımda duran toraman dağlar
Ne gizler saklar ardında bilinmez;
Koyvermez varam dost iline,
Anam ağlar yârim ağlar bilinmez.
Şu yüceden uçan mesut kuşlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!