Gitti tüm kafileler, menzilleri puslu;
Avuçlarımda yalnızca, rüzgâr gülü tozlu.
*
Senin unuttuğun o, eski atlası, buldum dün gece,
Yitip bir düşlemde, belirdim bir başka hülyada.
*
Beklerdim o amber kokusunu, havada asılı,
Isırırken sen ayvayı, mırıldandığın ezgiyi.
*
Benimdir şimdi o nağmeler, işittim fısıltını.
Varlığımın izleğinde, meçhule ekledim gidişini.
*
Bana ait olmayan, zamanların sancısıyla,
Sorgulardım kaçarken, bir ceylan seğirtişiyle;
Hangi coğrafyaya, sığdırırdım ruhumu?
*
Neydi kaderi örmek, tel tel kendi tenine?
Sığınırken zihnim, bir çınar ağacının gölgesine.
Aynı gerçeği, aynı borcu paylaşan,
O buruk his, dokunuşuydu elbette parmaklarımın.
*
Okyanusun büyüsüyle, mühürlenmiş rotalar,
Bir şahin izlerken, yitik yörüngesini.
Sorardı telekleri, bu devrin umursamaz hatasını;
Kuş ölür, düşerdi bir telek, bitmezdi hayat.
Camda buğulanan, çocuk suretlerinin, solmazdı leylakları,
Varmaz asla bir şeye, bu değişim sürekli.
*
Yüzleştim engin cevaplarla, engin gizemlerde.
Meğer varoluş, savrulmakmış bir kor alevde,
Gitti tüm kafileler, yalnızca pus artlarında kalan.
Kayıt Tarihi : 2.8.2025 22:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!