Gerçek Bilginin İmkansızlığı Üzerine

Taylan Umut Anar
30

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Gerçek Bilginin İmkansızlığı Üzerine

Çocuktuk,
İki boyutuyla yuvarlanıp gidiyorduk hayatın,
Ergenlik acılarımız çıkmamıştı suratlarımızda henüz
Ve dert edinmek gibi bir huyumuz yoktu,
Sonsuzda öpüşen,
Yahut öpüştüğü rivayet edilen,
Bir düzlemdeki
İki olgun paraleli…

Çocuktuk
Çernobil içenlerimiz dahil,
Umrumuzda değildi virüsler,Mayer kadar.
Yanından geçer giderdik yalnızca
Mahalle mezarlıklarının.
Algıda seçici davranmazdık polis telsizlerine.
Gökaltında masumiyeti bulmuş,
Müzelere teslim etmemiştik henüz.
Büyüdük.
Canımızı yakmaya başladı artı sonsuz.
Ve hoş karşılamadık gücümüz yettiği kadar;
Kaos teorisi deneyleri,TC temsilciği plaket törenlerini.
Önce bilinmeyenlerle tanıştırıldık.
Ve kendimiz tanıştık hiç bilinemeyecek olanlarla.
Edebî tasvirini yapamadık sürrealist hiç bir manzaranın,
Belki hiç anlamadık şairin oralarda anlatmak istediğini ama;
Zararlı bir çabuklukla terfî ettik,
Bilimde şüphecilikten
Hayatta şizofrenliğe.
X bölü sonsuz sıfıra yakınsaktı,
Anlıyorduk.
Ama emin olamıyorduk bölmeden
Sıfır bölü X hala bu kadar belirsizken.

Ve ben hala emin değilim,
Olup biten hiç bir şeyden...

Kaç iç içe çelişkiden geçer saniyede,
Vasat bir beynin, en ücra kıvrımı?
Kaç denklem,örtebilir denksizliğini
Yüz kızartan bütün beşinci işlemlerin?
Parçalandığında molekül,
Hücre dokuyu bütünlediğinde,
Doğurduğunda Curie,
Hitler ağladığında,
Sustuğu vakit Nietzsche,
Konuştuğunda İsâ,
Ve yürütüldüğünde dağlar,
Ve küçük kızdan sorulduğunda,
Ve ateşten korktuğunda toprak.
Ateşe atıldığında bir çocuk,
Ve çocuğu öldüğünde bir baba.
Ve bir saatin durması ansızın,
Ve bir kırlangıcın öksürmesi,
Ve kalp eğik atışları,
Ölemediğinden değil
Bilemediğinden kaçan,
Düşey ivmesi ihmal,
Çok yavru bir ceylanın…
Hayatı çekmiş anası vaktiyle
Elinden eteğinden.

Ve emin değilim ben hala,
Olup biten hiç bir şeyden…

Devlet neyi tüketir,karbonhidratlardan sonra?
Mümkün mü sıfırsız matematik?
Vektörel çarpsam hüzünlerini bir filozofun?
Kaç radyan eksiği kalır bir şairin iç acılar toplamından,?
Kaç nevroz fazlası çıkar,toplam psikolojisinden bir sürünün?
Ve bir teşbihi vaktinde yapmak kadar kolay mıdır
Erken teşhisi,
Tedavisi zaten geç kalmış
Bir takım Sokrates paradokslarının?

Metafiziğin çıkardığı sesleri duyamaz mı normal bir insan kulağı?
Bir sağır tasavvufu eksik mi bırakır,ney’i duyamadan?
Kaç adım mesafesi bir sufinin bir ateiste?
Aynı mesafe mi mesafesi bir ateistin bir sufiye?
Kimin gözleri renkli rüyalar gördüğümüz bu tek renk gözler?
Bu eller ne kadar soğuk böyle,hem tarihi de yoğurmuş?

Ve kadın
Kaç evren gizli sâde suretinde bile?
Kaç formül gizli, kaç yüksek matematik?
Kaç yöntem gizli,
Kaç asırlık denklem? ...
Ve kadın
Temizlikçi kadın,
Kuantumcu kadın,
Zengin kadın,
İşçi elleri yorgun kadın,
Beyaz elleri solgun kadın,
Ölü kadın,
Gizemli kadın,
Mâsum kadın,
Çirkin kadın,
Melek,
Şeytan,
Savaşçı,
Korkak,
Gülen kadın,
Penceredeki kadın,
Hiçci kadın
Onurlu,düşkün,
Etken,edilgen kadın
Ana,bacı
Ve fahişe kadın
Anne ve fahişe kadın
Ve yalnız kadın
Yalnız,kadın…
Tarihin atlası alınlarında soru işaretleri,
Keşfi tuzak ve gizli harita kenar kasabalarının,
Ve uzaklığında bir ülkenin,
Bilinmezliğin hücrelerine mum damlası dolduğu,
Bilinmeyenin organ hali,
En soyut hali insan etinin.

Türevi alınabiliyor günümüzde,
Çok karmaşık,
Kadın duygularının.
Ve alanı belirleniyor erkek bedeninde,
İntegral hesabıyla,
Bir göz tanesiyle başlayıp, sonsuz uzunlukta parmaklara giden…

Ve ben emin değilim hala,
Olup biten hiç bir şeyden…

Bir kelebek açarken gözlerini hayata,
Uçarken…
Dans ederken bir arı Tanrı’nın geometrisiyle,
Bir yasemine konarken…
Taze kuş cıvıltıları,sloganlara yenik.
Eylem planı yapar bir terör örgütü.
Bombalar ciğerlerde patlar.
Derin kesilmiş tırnak acısı,
Sigarasını içerken bir yazar.
Tango’nun dili entelektüel üsluplarda.
Burnun aldığı her cins kokular,
Çok çok başka dünyalarda.
Yazamadığın kaç şiir varsa,
Seyredemediğin kaç gök yüzü,
Orda ararsın gerçeği, rastgele bir telefon numarasından.
Ve hiç anlayamazsın.
Ruhun neye yenik,yangın molalarında.
Kaç tutuşma gösterebilirsin parmaklarını kullanmadan.
Bilemezsin.
Yalnız gözlerde canlı durur,aşkın bütün heykelleri.
Ve elektrik direkleri.
Güvercinler
Keskin kenarlı çatılar.
Hızlı adımlar,
Ayakkabılar.
Ayakları üşüyen çocuklar sokakta.
Yün kazaklar,
Sokak köpekleri.
Kurbağa sesleri,
Böcekler.
Üçgenler.
Daireler,çokgenler?
Üvey arkadaşlar,
Kardeş katilleri,
Vatan hainleri,
Logaritma,
Matrisler,
Enzimler...
İmpuls eşiğidir ömrünün,tepkisizleşirsin.
Ve sen hiç yettiremezsin kör umutlarını
Ellerinin uzandığından daha öteye.
Bilemezsin,sislidir dimağın.
Ellerin kavuşmaz gerçek bir ele hiç.
Hissedemezsin.
Ve dokunamazsın çıplak ellerinle,
Masken olmadan göremezsin.
Tarif edemezsin et ve kemikten canlı bir umudun
Ağaçsız bir toprakla zamansız kucaklaşmasını.
Ve İmkansızlığında bir nefesi ciğerde esir tutmanın,
Allahsızlığın takvâsında,
Acı bir fren sesi duyulur birden,
Tenhasında ruhunun;
Teknolojiye alışkın olmayan,
İnsansever,alaturka bir caddesinden.

Ve hala emin değilim ben,
Olup biten hiçbir şeyden.

Ama
Yine de inanıyorum sağ omuzdaki meleklere.
Melodilere,
Sözsüz şarkılara inanıyorum.
Emin olamıyorum her zaman,
Bir annenin denge denkleminden,evlat küme’sinde tanımlı.
Ama yine de inanıyorum.
Balkondan bacaklarını sarkıtmış,
Gülüşü yabancı cennetlerin meltem numunesi,
Tanrının,şeytansız bahçelerinde,
Aynasız gündüzlerin,çiçekteki yansıması,
Bütün çocuklara,
Çocukluklara…

Taylan Umut Anar
Kayıt Tarihi : 4.11.2015 18:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Tanrı bir matematikçi olmalı

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Taylan Umut Anar