açıklı koyulu mavi
mavinin ortasına maviden düşmüş tekne
sırtında morumsu külü, gözlerini kaçırdığı
nazik yosunun yuvasız şöleni başlıyor
yalnız eskici tanıyor oradakileri
bahar tomurcukları çöküyor tam burada
güze yakın
sokakta halı yıkıyor hâlâ çingeneler
bir martı denizde nasıl yürüyorsa...
yürüyor martı denizde
kaçırdığı gözleri sürgün süreği
bir süredir rafa kaldırdığı, bu sondu deyip belki
avucunda unuttu renkleri
battı iğne aktı irin
akordeonun kıvrımlarına takıldı çocuk
bir yaprak düştü bazan
ne oluyorsa işte kapılara sığmıyor kamburum
şenlik bitiyor güneş sönüğü gibi,
beklenilen, kaçınılmaz,
hazırlıksız yakalanılan ama hep
yine kıvılcımlar
-kırmızıya ait ışıkların sonsuz hüznü-
bulaşıyor maviye
kararan ve bulanığı içine çeken bir ur gibi
yoğu bulan eski sarhoş adımlarıyla,
Başarısız akşamüstlerinde
yazgımı kaçırıyorum alnımdaki çizgileriyle
sanki sökülürcesine uzaklaşıyor o vahşi at
tutuşurken yelesinden
o seherde yine içime içime giriyor görüntüler
giriyor ve deşiyorlar tüm gölgenin yeraltıyla
ben an’da düşmedeyken boşluğa
sabaha karşı ölümlere duygulanırken
buluyorum gövdemi
kurşunların o en kalbura çeviren tavrıyla
insan doğuştan siyah olabilir mi diyorum
kendi kendime
kendi kendime
saçlarımı hatırlıyorum
alçaktan uçan gölge kuşlarını…
boğulan sesiydi ahşabın acımasız çizgiler zamanında
çıktı mı görüntüler içimden, hatırlayamıyorum
yangınsız mevsimim olmayacak mı diyordum
kendi kendime
kendi kendime
Van Gogh’u korkutan mevsimsel kangrenimi okşuyordum
Kayıt Tarihi : 27.11.2013 14:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!