Gözleri vardı karanlıkla mühürlü,
Henüz ağlamamış, kaderle örülü.
Bir bebek düştü toprağa sessizce,
Ne ismi bilindi, ne suçtu elindeki.
Bir kuş uçmaz artık bu semadan,
Mavi yok, umut yok, güneş yok sabahdan.
Diz çöktü minare, sustu susturuldu ezan,
Göğe savruluyor yetimlerin feryâdı her an.
Bir elde taş, bir elde ceset,
Güldü zalim: "Bu da benim adaletim, elbet!"
Korkunun diliyle çizildi harita,
Gazze kan ağlar; dünyaysa harita başında.
Ekmek kuyruğunda bölündü beden,
Parçalandı çocuk, adına "sivil" dediler en son neden.
Siz neyi seyrettiniz ekran başında?
Bir şehir yanarken düştü insanlık aşağıya.
Top oynardı bir zamanlar o sokaklar,
Şimdi top değil, bombalar koşar.
Bir annenin kucağı boş, kucağında dua,
Ama dua geçmez bariyerlerden içinde ağıt, dışında yasa.
Ey susan! Bil ki sustuğun her saniye
Bir çocuk düşer gözünün içine.
Çünkü susmak da kan taşır kalbe,
Zulme sessiz kalan, yitmiştir zaten.
Gazze…
Kanla yıkanan bir beşiğin adıdır,
Küllerinden doğmayan, hep yanandır.
Ne yaz, ne kış; sonsuz bir keder,
İçine düşen bir vicdan, bir seccade, bir heder.
O duvarlar yıkılmaz, değil taştan,
Utançla örülmüş, utanmadan başlan.
Göz göre göre kırıldı her yasa,
Ve insanlık düştü: Bir yetimin duasına.
Şimdi ne suskunluk, ne söz yeter,
Bu yangını susturmaz hiçbir heceler.
Ancak diz çöken kalpler anlar bu hâli,
Ve bir dua yükselir siz kulak verin,
"Rabbim, sar Gazze’yi rahmetinle derin derin…"
Kayıt Tarihi : 9.5.2025 09:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!