Haydi koş.
Koş hiç durma git.
Bakma arkandan, gelmez sana sitemlerim.
Bir fırtına ol, engince savrul, yol al da git.
Olma artık yolumda taş,
kalbimde sızı, gözümde çok.
Sahil kenarındayım.
Rüzgar usulca esiyor.
Deniz kokusunu çekiyorum içime.
Bir meltem dokunuyor,
martı sesleri..
İşte bunlara sebep sensin.
Gecenin bir vakti masadayım.
Önümde yanan bir mum alevi,
kalemim, kağıdım ve sen.
Seni düşlemekten uyandım.Uykularım kaçtı, uyuyamadım. Seni, sakladığın o şefkatli kelimelerin arasında
bulmaya çalıştım.
İçimde kopan sensizlik fırtınalarına inat,
Varlığıma meçhulluk bulaşmış.
Anlamsız hisler filizleniyor içimde.
Büyüyor, büyüyor da dalları sana uzanıyor.
Gözyaşımla beslediğim,
aciz ve yoksun bir dala minnetleniyorum.
Beni görmeyeceğini bile bile,
26 yaşımdan bana kalan
kar misali,
bir avuç dolusu beyaz saç.
Hepsi yol almış benden habersiz yıllar yılı.
Sanki artıkça artan,
Hey gidi selvi boylum,
yürü de endamın savrulsun,
savrulsun da, şahlanayım küheylan gibi.
Seni arayayım kırlarda, bağlarda, acılarda.
Adayayım bütün renkleri gözlerine.
neredesin,
bir ses, bir eda..
ne olursun bir görün..
hiç olmazsa, bir anlığına.
Korkuyorum.
Olur da,
şiirden anlamayan birine aşık olursam,
hayatımı karanlıklara boğarsam diye.
Ya bana hiç şiir yazmazsa,
Yavuzun karadumanı gibi şahlan Ey Türkiyem.!
Hilalle aydınlan, yol ol, söz ol, öz ol
göğe naralar at, durmadan yenilen.
Kızıllığın gözlerde sönmeyen bir renk olsun.
Sen ki yiğit gibi dalgalanırken semada,
şehidimin kokusu essin, Çanakkaleden, Trablusgarbdan ve her bir memleketten.
Kamaştırıyor gözlerimi, varlığının rahmet nuru.
Sonra arşın arşın aydınlattığın topraklar,
hak ile sulanıyor, hakikatler bitiyor yerden.
Öyle asil öyle gururlu.
Şefaat dalların uzanırken semaya bir bir,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!