Lizbon'da doğdu. Beş yaşındayken, müzik eleştirmeni olan babasını kaybetti. Annesi, Portekiz'in Durban konsolosuyla yeniden evlenince yerleştikleri Güney Afrika'da (1896) tam bir İngiliz eğitimi gördü. 1905'te geri döndüğü Lizbon'da yaşamının sonuna kadar kaldı. Geçimini, İngilizce ve Fransızca iş mektupları yazarak kazandı ve yalnız yaşadı.
Portekiz modernizminin öncülerinden olan Pessoa, Milton, Shelley, Keats, Poe, Byron, Whitman, Shakespeare, Baudelaire'den etkilenmiş ve ilk şiirlerini, İngilizce olarak, 1905-1908 yılları arasında yazm ...
Al beni, ey ezeli gece, kollarının arasına
ve oğul de bana, kralım ben
kendi isteğiyle terk etmiş
düş ve yorgunluk tahtını.
kılıcımı, yorgun kollarıma ağır gelen,
I
Bir kaçağım ben.
Doğduğum günden başlayıp
el etek çektim kendimden,
kıldım beni bana dönek.
İçimde beni saran
Ve hiç olan
Bir özlem var hiçliğe
Bir istek belirsiz bir nesneye.
Sanki sis gibi
Bütün aşk mektupları
Gülünçtür.
Aşk mektubu olmazdı onlar eğer olmasalardı
Gülünç.
Ben de zamanında yazdım aşk mektupları,
Dalgın ve ötesiz berisiz
Ve de tanımaksızın
Yüzüyorum ölü denizinde
Kendi varlığımın.
Suyu hissettiğimden
Santa Rita Pintor'a
Rıhtımda kimsesiz, yapayalnız, bu yaz sabahı
Bakıyorum kumsalın kıyısından, bakıyorum
Belirsizliğe,
Bakıyorum ve küçük, siyah parlak bir vapurun
Öbür gün, evet, yalnızca öbür gün...
Yarın öbür günü düşünmeye başlayacağım,
Belki her şey olup bitecek; ama bugün değil...
Hayır, bugün değil; bugün yapamam.
Öznel nesnelliğimin şaşırtıcı inadı,
Gerçek yaşamımın uykusu, araya girmesi,
Evimin en yüksek penceresinden
Beyaz bir mendille veda ediyorum
İnsanlığa armağan şiirlerime.
Ve ne mutluyum ne de üzgün.
Bu alın yazısı şiirlerimin.
2 Eylül 1931
Hayatımın adım adım çöküşüne, olmaya özendiğim her şeyin ağır ağır sulara gömülüşüne tanıklık ettim gizlice. Diyebilirim ki, gönlüm neyi arzuladıysa ya da bir anımı, en azından bir anın düşünü neye vakfettiysem, en üst kattaki bir saksıdan düşmüş bir taş gibi kapımın önünde bin parçaya ayrılmıştır, lafı dolandırmadan söylenebilecek ölü gerçeklerdendir bu. Hatta Kader'in oldum olası en büyük eğlencesi, kendine ait şeylere karşı bende sevgi ya da istek uyandırmak olmuştur, sırf ertesi gün o şeye sahip olmadığımı, asla da olamayacağımı göreyim diye.
Kendi kendimi alaycı bakışlarla izlerken, ne olursa olsun hayatı seyretmekten de hiç vazgeçmedim. Ve artık, bütün muğlak umutların hüsranla sonuçlanacağını kabullenmiş biri olarak, umutla hayal kırıklığını aynı anda tatmanın özel zevkinin ıstırabı içindeyim, hem acı, hem tatlı bir yemeğe benziyor, bu acıyla tatlı arasındaki zıtlık, tatlıyı iyice bala çevirmiş. Bütün savaşlarda peşinen yenilmiş şimdi her yeni çarpışmadan önce son geri çekilme hareketini her ayrıntının tadını çıkararak kağıda döken karamsar bir generalim ben.
Numaracı biridir şair.
Öyle ustaca numara yapar ki,
Gerçekten acı çekerken bile
Rol yapıyormuş gibi görünür.
Ve yazdıklarını okuyanların
Huzursuzluğun Kitabı
https://m.youtube.com/watch?v=jqidrWuWFpA&feature=youtu.be
very nice feeling