Zihinler bulanık görünmez artık sır,
Topraklar çorak yetişmez artık gül,
Benlikler kayıp sarrafların kıymeti yok,
Sözlerin ağırlığı rüzgârda uçan tüy.
Geçmişin ruhları yakar bize ağıt,
Beşer yolu bu ne çetin imtihan,
Ne mutludur edep ile tamamlayan.
O vakit ebet kapıları ardınca açılır,
Dört bir yandan alnına nurlar saçılır.
Arşın kulu anlamaz olmayan,
Öyle hüzünlü bakma resimlerden bana,
Ben dayanamam bilirsin.
Bir sözün yeter kanatlanıp uçmama,
Semadaki kuşlar şahidim.
Mertebesi rükuda kalmış aldığı haberden,
Kalbinin atışını duyuyor sanki ta derinlerden,
İsterdi alnı secdeye varsın şükür ederken,
Duygularına teslim şehid babası.
Dediler peygamber yoldaşı artık oğlu,
Yıllarca kovaladığın aynadaki giz,
Gün gelir bakar sana sessiz sessiz.
Şaşırırsın bakıpta gördüğüne,
Gönlünden geri kalan bu mağlup esere.
Hiçliğin bilinmezliğinde bir sen kalırsın,
Gülüşünün güzelliği kimselerde yok,
Neşe doluyor gönlüm sen gelince sen.
Dilersen yoluna kul olayım ben,
Aşk doluyor gönlüm sen gelince sen.
Gönlümün sultanı sen ol sevdiğim,
Küme küme bulutlar hep yalnız dolaşırlar,
Koca semâda ne bir eş ne bir dost ararlar,
O bulutlara yükledim içime atıklarımı,
Sakının boğulursunuz küstürmeyin onları.
Adım adım arşınladım arzın topraklarını,
Vakit erbain vakti - zemheri sardı dört bir yanı,
Fukara ürkekliği heybetiyle karşımda duruyor,
Tüm zamanların inanın geldi o en zor kışı,
Kalbim zalim ellerinde ben üşüyorum.
Bir rüzgar esti,
Kokun geldi buralara.
Seni hissettim bilmesende,
Ta şuramda.
Özlemim kabarmış,
Nefesimizin serinliğini,
Hissederken ciğerlerimiz,
İçimizde hep bir umut,
Adı yaşama sevincimiz.
Gölgeler içinde sadece biz,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!