Sanki beşinci mevsimin kokusu gibi
Ölümü hatırlatır bana
Kendimi kendim olduğumu hissederim
İçimdeki bütün kötülükleri atmak isterim
Gözlerim dolu dolu olur
Çevremde bir dilenciye bakar gözlerim
İbadetlerimiz köygördüye
Hayırımız, hasenatımız,
Şatavatımız köygördüye
Kadının güzelliği,
Erkeğin mertliğini
Köygördüye
Bu ne öfke
Senle aynı tarlanın
Pamukları değilmiydik
Güneşin doğuşun
Sabah birlikte beklemez miydik
Her yağmur yağışında
Sonsuzluğun yaşandığı evrende
Sınırsız bir hayalle yaşarken
Sonlu bir hayat yaşamak ne kötü,
Kol bizim, bacak bizim
Uçsuz bucaksız topraklar bizim derken
Bu korku bu endişe niye
Ölümden mi korkuyorsun
Söyle
Varsa azığın niye korkuyon öyle
Bak güneş batmadı henüz
Yoksa azığın niye bekliyorsun
O çok bekledi
Bazen yağmurlu
Bazen cehennem sıcağında
Uzun yollarda
Durmayan araçların arkasından çok sövdü
Aht etti bir gün arabası olmasını
Ve kalbim çarpacak
Yığılacağım olduğum yere
Meraklı ve duyarsız bakışlar seyredecek
Çırpınan bedenimi
Alnımın sıcaklığı ısıtacak
Kaldırım taşlarını
Onun Hiçbir şeyi olmadı
Bu zaman kadar
Ne annesini tanıdı, ne babasını
Caddelerde gezindi dümensiz bir gemi gibi
O kaldırım senin, bu kaldırım benim
Bir zaman acıdı insanlar, gösteriş adına
Ruhun olsada genç
Nüfus kağıdın hatırlatır yaşını
Herşeyi dünmüş gibi bilsende
Artık Pişmanlık fayda etmez yaştasın
Haftalar göz kapayıncaya kadar geçer
Bağırmak, çağırmak boş
Binlerce lambalar yanıyor şehirde
Bizi aydınlatan ışıkmıdır gözlerimizde
Hayır, hayır
Binlerce ışık, binlerce umut
Binlerce umutsuzluk görüyorum
Pençeremden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!