Ödenmez hakları, üzerime çok emek ettiler;
Büyükler bir bir, geri dönülmez attaya gittiler.
Yön yön çevrelemiş; melal sessizliğinde beni izleyen aksim,
Uyarma ki, aynada, hüzünlü sukutuyla rahat etsin kalbim.
İhtiyarladın diyor bana aynalar;
Her ne yöne baksam.
Kaderim mi? Kırışık çizgiler,
Yüzümü çizen ressam.
Hakikatin aksi sende kaç para,
Ne karaladınsa derme–çatma şiire ait, kaldır at.
Gözüm açık gider ölürsem, yazamadan bir kırık naat.
Malım mülküm çokça olsun diye biriktirenler,
Gittiler birbir, sor hele, ne götürebildiler.
Ancak boyu bir beyaz patiska örtülebildiler.
Kabirden öte geçmeyen methi senalar neredeler?
Burnunu göremeyen göz; sonsuzluk orada, kalbe yapış;
Dipsiz kuyu sanma fezâyı, yıldızlar arası hepsi bir karış.
Kara kesişlerin uğrağına uğrayan şaşkın filozof;
Mânâ yoksa; varlık, yok ’a dökünen boş iskelet-içi kof.
Beynimi zonklatıyor tarifsiz sorular;
Ölümüm; nerede, ne zaman, nasıl?...
Bir garip bulmaca ki, çözümsüz sorular;
Ölümüm; nerede, ne zaman, nasıl?...
Hiçbir şey tesadüf değil; her şen yerli yerinde,
İmdat eyler; görünmez eller, görünenin ötesinde.
Yâr dan da öte yâr var; gönderen ‘O’, sen yeter ki iste
Gelir, gelir… heceleme tek tek ismi; ‘--ZIR’ sız ‘HI’ de
Ruh, mana yüklü bedeni taşıyan asil iskelet;
Beden, mevsimlik kılavuz; ölüme mahkûm ceset.




-
Fatih İlhan
Tüm YorumlarGüzel