Esrarengiz aşka düştü bu gönül
Bebekten bugüne geldiğim gibi
Delik deşik etti gül mermi ile
Bugünden yarına yollar dikenli
Güzel yüzü değil, gökyüzündeki
Hainler sırtından vurmuş
Mehmetçik yanına koşmuş
Yapacağı işi çokmuş
Kabri başında gül kokmuş
Hadi yavrum ağlayalım
Kışın tam ortasındayım
Çubuk’un köylerinde misafirlikteyiz
Buz gibi havalarda ocağın başındayım
Bazlamalar kabarıyor
Sıcak bazlamaların içine
Bir de tereyağı sürülüyor ki
Vurdular beni şah damarımdan
Ölüyorum artık kan kaybından
Kayıp olmuşum kendi yolumdan
Kapı açıldı ecel yurdundan
Fakat içeri giremiyorum
Başımıza yazma bağlayarak namaz kılarız
Meğer biz gericiymişiz
Sakal uzatarak küpe takarız
Birisinden alay ediliriz
Gözünün rengini bağrıma bastım
Gözden kaybolarak bağrımı deştin
Gözümden iyice düştükçe düştün
Gözlerim kör olsun seni görürsem
Değirmen kurardım olduğun yere
Gönül gurbetine kimse içeri girmesin
Sazına vurup nağmeler söylenip durmasın
Fatih yanıyor zaten başkaları yanmasın
Hazan mevsiminde hasret yaprakları savrulmasın
Matem sarıyor yar ırak olunca
Bu acılı yıllarım
İçimde yara açtı
Şu acılan yaralar
Bir türlü kapanmadı
Gönül yarası değil
Yavrum ben kime
Derdimi dökeceğim dersin
Oğlum buranın sensiz
Tadı çıkmaz dersin
Ayak ile dil
Ne kadar lazımmış meğer
Sıkılınca dağa kaçmak
Nefes kısılana kadar
Rahatça haykırmak gökyüzüne
Artık yeter diye
harkuleda tebrık edıyorum