Ey İstanbul, İstanbul, nerde o eski yüzün?
Yığınlar arasında, kaybolmuş mânâ özün.
Kâinata fermandı, O hanede bir sözün!
Yâd edince mâzîyi, gözlerim yaşla doldu.
Gönül gülüm İstanbul, bilmem ki nasıl soldu?
Her yerinde sen kokar, her yerinde o devlet.
Nerde şimdi o hüküm? Nerde şimdi o servet?
Suların şu an balçık, topraklarında zillet.
Yâd edince mâzîyi, gözlerim yaşla doldu.
Gönül gülüm İstanbul, bilmem ki nasıl soldu?
Pas tutmuş minareler, birçoğu sanki direk.
Sessiz kalmış İstanbul, ona hoş seda gerek.
Bir zamanlar inlerdi, yer ve gök Hak diyerek.
Yâd edince mâzîyi, gözlerim yaşla doldu.
Gönül gülüm İstanbul, bilmem ki nasıl soldu?
On dört asır önceden, müjdelendi bir haber.
O ne güzel kumandan, o ne mübarek asker.
Küfran-ı nimet eder, şimdi haramzadeler.
Yâd edince mâzîyi, gözlerim yaşla doldu.
Gönül gülüm İstanbul, bilmem ki nasıl soldu?
Toprağın altında nûr, üstü nâra müstehak.
Altı için üstüne, şu an mühlet muhakkak.
Gün gelir bu nimeti, bizlerden alırsa Hak.
Yâd edersin mâzîyi, gözlerin yaşla dolar.
Kalbde gülken İstanbul, küffar hükmünde solar.
Kayıt Tarihi : 21.4.2006 13:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!