Bize vaat edilen ziyafetti,
Sofraya oturduk, tabaklar bomboş.
Gözümüz tok güya, yüreğimiz aç,
Bu nasıl bir aldanıştır, ey hayat.
*
Ambalajlı, gösterişli kutular,
Açınca hiçlik avuttu bizleri.
Sözler yankılandı koridorlarda,
Anlamsız gürültü bulduk sadece.
*
Bilge pınardan, su içelim dedik,
Uzandık, pınar yatağı kurumuş.
Tüm sayfalar, birbirine yapışmış,
Okuyacak harf ve kelam kalmamış.
*
Tohumlar bereket getirecekti,
Tarlayı sürdük, gayretle bekledik.
Hasat vakti, yabani otlar bitti,
Emeğimiz rüzgârda saman oldu.
*
Omuz omuza, olalım istedik,
Herkes, gölgesinden sakınır olmuş.
O güven köprüsü, çoktan yıkılmış,
Herkes teknesinde, kürek çekiyor.
*
Altın Çağ'ı, gösterdiler uzaktan,
Işıktan gözümüz kamaştı yalandan.
Vardık gördük ki, bir serapmış meğer,
O çölün ortasında kalakaldık.
*
Ata mülkü ağzına dek doluydu,
Mirasımız bir avuç paslı çivi.
Biz geleceğe, ne bırakacağız,
Çorak araziyi, kırık kilidi.
*
Ruhumda sızı, dinmeyen yorgunluk,
Koştuk, koştuk, menzile varamadık.
Vadedilen fırtınanın kalbiymiş,
Tutunduğum dal, elimde kurudu.
*
Suçu kime atsak, nerde arasak,
Gördüğümüz çehre, bize yabancı.
İnanmaya, daha dünden razıydık,
Kolay inandı, bizim zaafımız.
*
Nihayet beklenen konağa geldik,
Kapı aralandı, koyu karanlık.
Ne ışık, ne ses, ne de sıcak nefes,
Orada, kocaman bir boşluk bulduk.
Kayıt Tarihi : 12.9.2025 03:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!