Oysa eski atalar, merdivenin daha ilk basamağını oluşturmakta olan becerikli varlıklar; o aşamadan ilk basamaktan bakıp, bugünü, yani merdivenin uzayan yapısını ne görüp bilmeleri, ne akıl ve hayalinde geçirmeleri olanaksızdır. Üstelik dizgenin gelişmesi bir türden de olmayacaktı.
Farklı sosyolojik edimsel başlangıçlar, aynı sonuçlara da evrilebildiği gibi, çoğu zaman çok farklı yapılarda sosyolojik birimleri ortaya koyacaktı. Ha keza, benzeşen, aynı örgülü yapılarda, benzeşmeyen sosyolojik toplulukların belirginliği eğemen oluyordu.
Şu bir gerçektir sosyal evrimin, gelişmenin, yol alışın, gözü kördür, cahildir. Gelişme, hele de sosyal gelişme; yol açacağı, sebebi olacağı dizgeleri, yol tutuşu bilemez. Zaten öyle olmasa idi toplumlar sürekli değişen gelenek, görenek, tutumları edinmezlerdi. Üstelik bilim ve bilgide sürekli olamazdı. Her şey belli nokta ve aşamalarda tıkanırdı, yani evren ölürdü.
Bu yüzden etnik yapılar kişilerin zorunlu öznel gelişmelerinin referans alanı olmuştur. Günümüzde kısmen gerilesede yerini büyük bir oranda hala korumaktadır.
ey hayat beni de diğerleri gibi yargıla!
kumsalda kıvranan bir balık kadar
yanlışım sana!
yanıldım, yenildim,al beni