Mevsim yaz, küçüğüm.
Şişirmişim kafasını bisiklet diye diye.
Oğlum dedi babam, bak biz bugün varız yarın yoğuz, yaşım henüz dokuz.
Sana bırakacağım ne katım var ne de yatım.
Dedi ki al sana hediye, haydi gitte sanayiye,
Gitte neymiş öğren zorluğunu şu hayatın.
Ama neden?
Ustam eti senin kemiği benim.
Sanki derim kaporta, esmer bir çocuk duruyordu orda.
Öyle çelimsizdi, öyle sıska ve yine esmer, ve yine yine sıska.
Ben geçici o kalıcı.
Tepede güneş, oksijen tüpü ve ateş.
Kulağımda çekiç, örs.
Oğlum koş, bir oraya bir buraya.
Bir gün kaybolmuş arabanın anahtarı, nasıl açıklarız dedi müşteriye.
Yoksa sen mi aldın?
Neden ben, neden o?
Höt denince ağladı esmer çocuk!
Ustam eskitti çocuğu vura vura.
Ben aldım dedi çocuk saat sekize beş kala.
Oyuncak diye almış ışıklı anahtarı.
Korkunca da atıvermiş akan suya.
Birde babası ezmiş altında garibi.
Hiç acımamış koca koca koçlar kuzuya.
Anlatınca akşam olayı babama, nedense kabardı o da.
Dedi ki gururla, ben dedimdi yapmaz benim oğlum.
O an utandım ilk defa babamdan dolayı ve dert oldu derdim.
Ben yaşadım ve geldi geçti çocukluk çoktan,
Bir daha göremedim, görseydim bir özür dilerdim o çocuktan.
Bir de oyuncak hediye ederdim.
Keşke dikilip ayağa, çıkışsaydım ustaya haykırarak şöyle;
Siz cümleler kurmuşsunuz argodan, küfürden, denli densiz.
Bizse henüz birer heceyiz.
Siz dayaklar yemiş olabilirsiniz çırakken, nedenli nedensiz,
Siz yediniz diye sanki bizde mi yiyeceğiz?
Kayıt Tarihi : 4.7.2021 15:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!