Minik güvercini ölen kıza, baş sağlığına gittin,
Süzüldü nilüferlerin, bal parlaklığında renklerin,
Hıçkırdı yavru kediler; sığındılar yakarışların,
Kutsal Zeytin Dağı gibi mağrurdur, ulu omuzların.
*
Bembeyaz nesiller istemiyor diye, içim hep buruk,
Gözpınarı tuzunu bilen, hatırşinas narin dudak,
Kalbim boynunda, yıldız kümeleriyle taşarken şafak,
Ruhumun körpe çağı inlerken, tenimin kovuğunda.
*
Sendin o canlılarına, sert söz bile söyleyemeyen,
Yırtıklarını onarır, hep ağırlıklarla gezerdin,
Ayinlerindeki gururunla, yemek pişirdim derken,
Günde en az yetmiş kez; bağışlanmayı dileyeceksin.
*
Var oluştan bir söz; hep ezilenlerin yanında durdun,
Yeşertip de, kimsenin öğüdünü geri çevirmezsin,
Esirleri özgür bırakmak için, fırsatı tepmezsin.
*
Aktardıkların da, hayatı ıskalamalar değildi,
Yaşamı konuşmaya, vaktinin olmaması sevdaydı,
Tavşanların mahzun ceylanlarla buluştuğu, o yerde,
Berraklığın altından akan, dere gibi bir geceydi.
*
O zarif akarsuyun başını, kayalara çarparak,
Uçurumlardan çağlayan gibi atlarken, incelerek,
Ayın ışıltısında, yazgımızın rüzgârı gibiydik,
Esintiler korosunda, kulağa resmi tören olduk.
Kayıt Tarihi : 7.10.2025 12:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!