gök yamaçlı kamplara dolduruldu şehirler
her biri bir sokak, bir cadde, bir semt ölüsü
bütün bahçeleri, parkları zehirlediler
her köşede bir oyun, bir kahkaha ölüsü
yolun karakola düşmediyse hiç, kendini sorgula
sırtın sürekli sıvazlanıyorsa aklını zorla
kötü günde kapın çalınmıyorsa dostlarını hatırla...
nedensiz terkedildiysen kalbini boşalt
yalnızlık mı?
boşver gölgen yeter sana
aşk’ta yanlış yapmayanı
yolda insan satmayanı
davasından kaçmayanı
ben gönlüme taç yaparım
söze hile katmayanı
asırlarca birlikte yaşadık
dünür olduk, hısım olduk, kaynaştık, kandaş olduk
anadan, babadan, yardan, evlattan geçtik
aynı topraklar için can verdik
ayrılığın kefen giydiği birlikteliği imzaladık
( bilmezden geldik, yadsıdık )
“Tanrı kadını yarattı,
kadın da aşk’ı” sözüne
gülüp geçiyordum
sana rastlamadan önce
sana olan bendeki bu aşk
doğduğu denizi terketmesi martının
çocukken
hıçkırık nöbetleri tutardı beni
içimin koptuğunu sanırdım
ödüm kopardı
“korkma oğlum, büyüyorsun” derdi annem
avuturdu beni
barış mevsimi gül bahçelerden
çocuklar geçiyor, cıvıl cıvıl...
yarınlara koşuyorlar
umutla, korkusuzca
her birinin adı mutluluk
ebecilik oynuyorlar
balon gibi şişiyormuş
genişliyormuş evren
öyle diyor bilim adamları
anlaşılan o ki
kâinatın doğduğu
büyük patlamaya akıyor zaman
kök çekirdeğin içinde
çekirdek kökün içinde
ne baş görünüyor ne son
her şey bir çember içinde
ölmek için doğuluyor
korkulara öylesine bağımlı olduk ki
en ürpertici filmler bile
kesmedi bizi
sonunda
kapitalizm girdi devreye
savaşları yazdı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!