Ben baş ucunda dik ve mağrur,
Ayak ucunda iki büklüm taş
Gül, lale, Nevruz, Fulya
Çiçekleri açmış Üzerimizde
Önü simsiyahtı yönü simsiyah
Kaderi siyahtı bahtı simsiyah
Saçları, kaşları, kalbi simsiyah
Siyahın güneşi yuttuğu yerde
Gün kapalı güneş yok, kara bulutlar sarmış her yeri, zifiri karanlıkta kara toprağın üzerinde simsiyah taşların arasına karanlığa saklanmışsın, hayat yormuş siyah gözlerini, kim bilir ne derdin var, o simsiyah kömür karası gözlerin kapalı ve geceyi karartıyor sanki,
Açılınca gözlerin gecenin en siyah en mahrem anını bir kibrit çakar gibi, bir mum yakar gibi aydınlatıyor, ışıl ışıl sıcacık hisler kaplıyor geceyi,
Sokak lambalar yanıyor sabaha kadar için için
Aydınlatıyor şehri bir düşün bunlar senin için
Sabah olurken lambalar sönüyor birer birer
Fark etmiyor sönen lambaları sokaktan geçenler
Sokak lambaları, ay ışığı, karanlık ve ben
Yaşıyoruz sokaklarda kimseler fark etmeden
Kara toprak
Sonsuzluğa açılan kapı
Ah zalim dünya sınırlı alem
Söğüt ağacı kadar büyük
Üstünde biz yaprak
Mevsim sonbahar
Söyle bana güzel kız
Kimler boğuldu bu ela gözlerinde
Kimler asıldı da bitti hayatı siyah saçlarına
Nazarın la öldürdüğünün insanları
Sustum hep
Onlar konuştu ben sustum
Eşim dostum, arkadaşlarım
Onlar konuştu hep, ben sustum
Konuşsam da sanki ben mi haklı olacaktım
Haklı olduğumu bilselerdi
TAŞ
Başım dönüyor gözüm bulutlu bu gün
Puslu görüyorum her yeri
Ayaklarım dolaşıyor yürüyemiyorum
Takatım yok adım atmaya
Aşk sarhoşum
Düşünsene
Çınar ağacının gölgesinde
Dayanmışsın gövdesine
Sen oturmussun ben uzanmışım dizlerinin üzerine,
Geçmiş geliyor arkamdan geleceğe
Gümbür gümbür, katar katar
Bir deve değil bin deve taşıyamıyor yükümü
Kiminden irin akıyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!