Didem, sen ellerinle sun da kadeh kadeh kezzap,
Biz kanalım peymane peymane Kevser yerine.
Sen, arz et bize cehennemden sule sule azap,
Biz, mükafatın ile raks edelim Zühre diye.
Dagıt etrafından haleleri, görünsün çehren,
Sevgili,yeşil yosun,mavi deniz,
Günahkar şehir ve saat kulesi.
Sen ve ben bu şehirde bir hayaliz,
Bedenlerimiz sevdanın gölgesi.
Bir sevdaya adanmış açan her gül,
Denizin kıyısındayım
Hem sessiz hem yalnız.
Arkamda bütün hengamesi,
Bütün ıstırabı, çirkinliği ile
Bu vazgeçilmez koca şehir.
Önümde ise mavi ipekten ege.
Kor demirli zindanlarda yürek,
Damla damla volkan yağıyor üstüme.
Aleme yaverlik eden felek,
Kan döktü bembeyaz gülüme.
Geçmiş boynuma çelikten pranga
Şu hayat ne garip bir mukavele,
Yaş otuz beş,eder yolun yarısı
Diyen o iyimser şaire bile,
Ancak nasip oldu on yıl sonrası.
Şu dünyaya adım attıktan beri,
Tesadüf müydü seni bana getiren,
Felek dedikleri kahpenin oyunu mu?
Yada çok önceden oynanmış,
Bir satranç oyununun piyonları mıyız?
Ne farkeder ki; benimdin işte!
Herşeye rağmen herşeyinle benimdin.
Sensin diye her gece mehtabı gözlerdim,
Ay ışığı süzüldüğünde penceremden.
Ettiğin son vedayla karardı seherim,
Bulutlar gücendi gözlerimdeki nemden.
Kalbimde can verirken umut çiçekleri,
Gönlümü fethe mazhar olmuş muzaffer sevgili,
Gel, tacına hayran bu gönlü payitahtın eyle.
Elinde, yüreklere bayrak olmuş ak mendili,
İstersen kefen et, sardığın benim gönlüm eyle.
Şu memlekette mezardan başka yok bir tek yerim,
Bütün dünya meydanda,bu nasıl cenktir?
Müthiş bir tufan,kalmaz taş üstünde taş.
Kahraman mehmedimin ağzında tekbir,
Ardında bırakmaz gövde üstünde baş.
Gelip dayanmış binbir parça donanma,
Gidiyorum...
Hiç kimsenin bilmediği,
Belkide önceden herkesin gittiği yere.
Yüzyıllar ardından yükselen
Bir çığlığın çalkantısında,
Bilinmezlerin diyarına.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!