Mapushane yatakları acıtmıyor artık belinizi
Değmiyorsa yüreğinize o demirler
Ah bilseniz tesbih çekmeyi sayabilmek için günleri
Sonra geliyor vakit duvarlara asmaya yâri
Kağıt parçası bir küçücük
5 kalem ile dürüyorlar defterinizi
Hatırlarım sizleri her yelkovan başı
Çok gördü bu adam sefillere bir tas aşı
Mukadderat! Ya sevgilim
Ah o yelkovanlar olmasa
Adım başı gölgen kovalamasa seni
Hasret sarmasa dört bucağı
Gök bizlere mapushane olduğu zaman ;
Ve yine bir adam var güneşleri kuşatan
Ve hiç dökülmeseydi semalarımızdan
Oysa bizler aynalara farklı bakmışız
Sümbüllü baharların geleceğine en içten inanmışız..
Uçup gider sevdadan kanatlarımız
Ya da çantamıza koyup yüreğimizi
Sıvazlamışız bir zalimin belini
Kovaladık bizler her bir kader sayfasını
Dalgalanır da eteklerin
Su serper yüreklere
Kim kırmış benim güzelimin aynalarını
Ya da morlara boyayamaz mıydın duvarları
Bir zalim kesti diye mi saçlarını
Uzatamaz oldun kanatlarını
İzlersin o baharların çiçek açışını
Kurumaz olur artık silersin gözyaşını
Altın kafeslerde hüküm sürersin yol boyu
O kafes ki mazlumları hapseden bir kuyu!
Doktor girmemiş o köyde
Topluca aşı olurduk hep
Ağlaşırdık geceleri anamızın koynunda
Hep bu vakitler arardım anamı ;
“Korkma yavrum,acımayacak”
(Yusuf Balta Anısına..)
Ah! Ne süslü kılıftır böyle
Verilen öğütleri çukur dibinde
Ve o meydan baharları kat kat ;
Şakımazdı toprak, Hiç kalır mı sebât!
Batırır da iğnesini yüreğime
Gözleri nemli bir anne
Belki kurtarır yeniden
Çekip alır kaybettiklerimi elimden
Uyanırsam masum sabaha
Yakınır durursun günün birinde;
Portakal ağaçlarının tam da mevsiminde
Bürümüş geceleri kızıl toprak
Ve üzerimde bir hilal
Lastik ayakkabın kanatırken;
Ayağını değil yüreğini



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!