Gönlünü bir sevda bürümüş çocuk
Yoksa gurbete bu hisli hisli bakış neden
Morlara da bürünmüş benim güzelim;
Hava bu kadar güzelken!
Ya da acılar nasıl silinsin yürekten
Ne kağıt kalır elde
Odama,camlarıma yansıyan
Ve bir türkü kulaklarımda
Taşıdığı odunlarıdır yanan yüreğinin ;
Kim bilir dermanı kalmamıştır bileklerinin
Bir genç! Sokağımda
Odunlara fısıldayan
Ancak perdelerin kanunu böyle miydi ?
Bizler daha çocukken böyle öğretmedi babam
Kumar masasında bırakıp da mı yüreğimizi
Kapatmıyor şu kırmızı çiçekli perde evimizi
Hiç üşütmese böbreklerin balkonda
Yorganlar bile üşütüyor ah!
Peki ya niçin bazılarımız kaleleri olsun ister
Ya da güneşe uzanmak derdine düşer
Tılsımlarıdır her bir gecenin
Kımız içtiğimiz o vakitlerin
(Ümeyir’e)
Hani yamalı kaftanlar sökülür yerinden ;
Sancağa taşımalıdır ki yüreğini duyulsun en derinden..
Tozları uçuşmakta er meydanlarının
Yutkunmakta yürekleri benim aslanlarımın
Ne nefsi diner insanın ne söner yangını
Sönmek de laf mı hangi vicdanın alır aklı
Bir şurâ heyecanı dolar akşamlarına
Limon çiçekleri sarkarken şakaklarına
Uyanılmaz leylak bahçelerinde bahara
Gecelerindir seni hazırlayan sabaha
Yine esir alan değil midir gecelerin
Sabahları kuşatan bir kahpedir seslerin
Fakir malikanen ısıtmaz olur içinde
(Yalnız sevgiliye..)
Bir hâl olmadı mı ne dersin bahçalarımıza
Ya da hiç değmeseydi dudaklarımıza
Yahut tabancası yüreğin demir dağlarından
Tutunsaydın sevgilim! Gönül bağlarından..
Kömürlüğe kapatmış kendini çocukcağızım
Niye istersin karanlıklar sarsın seni
O tiyatro salonu yâr olmamış mıydı sana
Yine o gün çıkmamış mıydın şahikaya



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!