Neler yok ki ormanda, aklına gelmiş gelecek her çeşit zenginlik ormanımızda. Pınarlar, şelâleler, çatısı bile var ne harika bir yer anlayabiliyor musun. Çatısı olan bir orman!
Selvilerin boyu çatıya çarpmıyor endişelenme…
Oraya ayakkabı veya kıyafetle girmek yasak hatta bedenler bile yasak!
-Efendim?
-Yasakları kim mi koydu?
-Biz tabii ki!
Yalnızca ruh ve hayaller ile girilebiliyor.
içimde bir merak
öyle bir merakki
ölümümden bir ay sonra
bir güncük yaşamak
ve
dostu düşmanı
Devamını Oku
öyle bir merakki
ölümümden bir ay sonra
bir güncük yaşamak
ve
dostu düşmanı




hiç mi seçilmezsin sen gecenin derin ve
çivit mavisi karanlığına asılmış,
kandiller arasından; hiç aşk…,
hep mi utangaç ve
keşfedilme dertlisi ve saklısın,
sürekli sende olan gözlerime bir bak,
çık ortaya,
ki hırka…, ceket…, parka…
tam üç perdeyle örtülüsün,
kendine bürünüksen de sararsın yine de,
sana medyun ve,
senden mahrum olan divâneni…,
üşümesin elleri, ayakları, burnu ve ruhu diye,
diye sen aşk…,
bilirim…,
ama;
evet işte bir ama daha ki,
gür çayırların bezediği bir dalgalı tepede,
görüş mesafesini sıfırlayan,
akça dumanlı ve puslu;
bulut bulut bir beyazlıkta,
çenemden süzülen yağmur sularıyla,
sırılsıklam sarılabilseydim sana aşk…,
senelerce kanal kanal pislik akmış
bir garip körfez denizi,
kesilmesi sonrasında kirliliğin tedricen…,
hani kendini temizleyip
nasıl yeniden ma/ss/mavi olabiliyorsa,
sende öyle arındır seni senden,
sende aşk,
seni senden…,
kent atıklarıyla kirlenmiş gözlerim,
yüzüm, ellerim ve içim,
ve huzuruna,
ay ışığına bestelenmiş bir sonat gibi çıkacak kadar,
duru olamadım henüz,
perişan, merhametine muhtaç ve üzgünüm,
ki malumun bunlar…,
ah;
sonsuzluğun ilhamı üç lisanda zakîr,
desturlu hekimim,
bilirsin ve beyanlarının da gafili değilim,
sena içre senalarcadır şükrüm,
ve bu arada,
dizelerinin neden beşli yazıldığını da biliyorum;
dem bu dem ayniyetlerinde,
ikindi, akşam, yatsı, sabah, öğle…,
ki beş kadim vakte işaret olsun için,
ve biliyorum hiçbir duayı,
ayet el kürsî kadar okumadığını da…,
tek ibadet ve tek duanın vasılı kalbinde,
ah;
hoşçakal ve benden uzak,
mülevveslerin kalbinde emmare nefsim,
yine de hoşt çakal demiyorum, ve görüyorsun;
ne denli inceldiği yerden bağlandığımı edebe ya hû…,
elbette samanyolu galaksisine savrulan
kahve çekirdeği kokusuydu hasret,
ve sen;
her daim smokinli,
paytak paytak yürüyen bir penguendin,
ya ben,
bir yekpare orman çıtırtılarının ürpertisi…,
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta