Saçları bir aslan yelesi gibi
Sarısı parlıyor gün ışığı altında.
Yeşil gözlerine hasret duyulmuş hep,
Göç edilmek istenen diyarlarmışçasına.
Teni ayın on beşi.
Yüzü o kadar sevimli ki
Sarı dalgalar götürdü seni benden.
Silindi izin mürekkep katrelerinden.
Kopan yaprak misali uçtun ellerimden.
Şaşma bu öksüz yazgıma, öyle git.
Şahilerin bile deviremediği surlarımda,
Bir leylin baharından Leylâ'yı koparmışlar.
Bir hasta kalbin elinden tiryâkını çalmışlar.
Bir sükûtun kuyusunu feryâdla kazmışlar.
Gör görebilirsen hâl ehlinin melâlini.
Saz sussa, söz susmaz; şiir olur.
Bir rindin gözünden görür gönlümüz.
Akşamı gözümüzde ne çok büyütmüşüz.
Devridaimi sonrası günün,
Sabahın eski neşesine bürünürüz.
Bu ışıklı dar geçitler...
Bu dinmez insan seli...
Aklım olduğum yerde değil.
Zamanın düğümleri,
Bir bir çözülmeli.
Karlı buzlu görüntüler,
Sanki bakışların bana değmese
Açmayacak güneşim,
Doğmayacak sabahlarım,
Ve uyanmayacağım gecelere.
Isınmayacak içim
Ama kışı bile tatmayacağım.
Metehan'la beraber Çin hudutlarında,
Elde ettin ilk zaferlerini.
Toprağın için bir karış dahi olsa,
Yerle bir ettin Çin'i;geçtin, geçilmez denen seddi.
Attila olarak nam saldın Avrupa'da.
Tir tir titrettin bütün kavimleri.
Adını aldığın göğün hakkını verdin.
Ben,adımın anlamına özenirdim.
Yıldırım hızıyla gürledin cihanda.
Ben parlamak istedim yıldırımla.
İstanbul'un kalbinde hisarı yükselttin.
Bense kalbimi Boğaz'a vakfettim.
Köklerim, Oğuzum.
Yayından çıkmış okum.
Kılıcım, Marsım.
Attila Hanım.
Erittiğim dağlarım.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!