Yedi İlke
Ben, önce düşüncede doğdum.
Henüz kimse beni tanımazken,
zihnim çoktan bir dünya kurmuştu kendine.
Bir saati geri sardım usulca,
Zaman, bir rüya gibi çözüldü avucumda.
Kuşlar öteye değil, geriye uçtu,
Gül, solarken yeniden tomurcuklaştı.
Ben Ekrem…
Gecenin derininden süzülen bir rüyayım.
Tarihin penceresinden değil artık—
Onun özünden konuşurum.
Ekrem’in Türküsü
Adıyaman’dan başlar içimdeki yol,
Gölbaşı’nın serinliğinde bekler eski bir soluk.
Balkar’ın taşında ana duası saklı,
Yüreğimde yankı: “Ekrem, unutma toprağını.”
“Erkan, Benim Oğlum (Ve Rüyanın Gerçeğe Dönüşü)”
Erkan benim oğlum,
Ruhumdan düşen ilk kıvılcım…
Daha doğmadan tanıdım ben onu,
Bir gece, derin bir uykunun eşiğinde
Bir gece oturdum balkonda,
Isar’dan gelen serin bir koku vardı.
Gökyüzü sanki başka bir yerin
yorgun perdesiydi.
Gölbaşımın gölü, türkisle akar
Yâr dedi mi, içim yangınla yakar
Bir selam et dedi, sesi tok, vakar
Gözüm yolda kaldı… gel yârim, gel hele
Bir zamanlar Balkar’da,
Dağla bulutun arasında bir çocuk vardı,
Dedesiyle bağa giderdi her sabah,
Ama yüreği başka dağlara yanardı.
“Hasan, Sessiz oğlum
Bir gece rüyamda bir göl kenarındaydım,
Ay, suya eğilmiş,
Ben ise elimde bir pusula,
Ama yön göstermiyordu…
Küçüktük…
Gölbaşı’nda bir adın vardı senin,
“Hazret” derlerdi de,
demezlerse kimse tanımazdı seni.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!