Bu satırlar, kanayan bir yaranın kabuğu,
Kalktıkça yeniden sızlayan acısı, hiç dinmezdi, buruktu.
Ne bir yerden alıntı, ne başkasının fısıltısı,
Her kelime, solgun ruhumun derinlerinden bir esinti.
Bitkin bedenimin ağırlığından bir bir kopup düşüyor,
Eğer ben ölürsem, hayatım sessizce üşüyor.
Hayatta tutunacak tek bir umut dalı kalmadığının,
Yankısı gittikçe azalan bir çığlık, karanlıkta kaybolan.
Bu çığlık belki yalnız bana ait, kimsenin anlamadığı,
Sonsuz bir feryattı içimde, kimsenin duymadığı.
Terk edilmek... bu kelime, bir zamanlar sıcak bir yuva,
Şimdi buz gibi bir boşluk, bir kabusun sureti.
Bir ömür boyu özenle ördüğüm duvarlar, bir bir yıkıldı,
O sıcak nefesler yerini, dondurucu bir sessizliğe bırakıldı.
Yalnızlık, artık bir gölge değil, ta kendisi oldu şimdi,
Her adımda peşimde, her nefeste içimde derindi.
Kaçtıkça yakalayan, saklandıkça bulan amansız yoldaşım,
Bu ömrü bitiren, yorucu, karanlık sırdaşım.
Çocuklarım, o minicik ellerle tutunduğum ben,
Gözlerindeki ışıltıyla geleceğe umutla baktığım evlatlarım.
O küçücük kalplerinde, kocaman bir yer kaplayan ben,
Şimdi silik bir hatıra mı oldum, bu içimi çok yakıyor derinden?
Bir babanın en derin korkusu değil midir unutuluşu?
Sanki asırlık çınar devrilmiş, toprağın altında çürüyüşü.
Dallarım kurumuş, yapraklarım solmuş bir bak,
Onların unutuşu, bu dünyadan silinmemin ilk adımıydı, bir azap gibi.
Mezar taşıma ne yazılacak dersiniz, ey güzel yüzler?
Sadece şu üç kelime yeterli: Gülmek Nedir Bilmedi,
Hep içten içe akan gözyaşlarım oldu, hiç silinmeyen,
Boğazımda düğümlenen hıçkırıklarım, tükenmeyen hiç bir an.
Yüzümdeki her bir çizgi, geçen zamanın değil inan,
Kalbime saplanan her bir acının derin iziydi, her zaman.
Her birinde bir yaşanmışlık, her birinde dinmeyen sızı,
Belki de gülmek, benim için bir hayaldi
ve ben hiç ulaşamadım o hazza.
Anne... Baba... Kardeş... Eş... Dost... kim varsa,
Ne olur gelmeyin o ıssız yere, canınız yorulmasın boşuna.
Sizin gözünüzdeki yaşlar, acımı hafifletmeyecek,
Aksine daha da derinleştirecek, beni tüketecek.
Çünkü ben, bu hayatta en sevdiklerimin arasında bile,
Yapayalnızdım hep, kimsesiz bir gölgede, kimsesizken.
Şimdi, hiç tanımadığım yüzlerin topraklarında,
Kimsesizler mezarlığındayım, bir hüzün deryasından.
Belki de burada, dünyanın sahte sevgilerinden uzak,
Yalan gülüşlerinden uzak, gerçek yalnızlık beni kucaklayacak.
Hiç mutlu olmadım. Kaç gece yastığıma fısıldadım,
Kaç sabah bu acı gerçekle uyandım,
Sanki üzerime görünmez bir kara perde çekilmişti,
Ne kadar çabalasam da, o karanlık bir türlü dağılmadı.
Belki de mutluluk, benim için bir masaldı hep,
Ve ben, o masaldan hiç uyanamadım, bu bir gerçek miydi?
Her yalnızlık, ruhumu kemiren bir kurt gibiydi.
Her ihanet, sırtıma saplanan bir hançerdi,
Taşıdığım bu görünmez yük, o kadar ağırlaştı ki,
Artık ne nefes alabiliyordum ne de adım atabiliyordum.
Belki bu çileli yolun sonunda beni bekleyen tek şey,
Bu ıssız mezar, belki acıydı tek gerçeğim,
Ve ben, o gerçekle sonuna kadar yüzleşmek zorundaydım.
Herkese karşı kalbimde bir aslan besledim, ben,
Kimsenin kalbini kırmadım, incitmedim hiçbir zaman.
Ama onlar benim o koca kalbimi bin parçaya böldüler,
En çok da bu kahrediyor insanı, beni bitirdiler,
İyi niyetinin enayi yerine konulması çok zordu,
Sevginin ayaklar altına alınması, yüreğimi yordu.
Güvenin en acımasız şekilde, yerle bir edilmesiydi.
Şimdi bu satırları yazarken, gözyaşlarım bir nehir gibi,
Boğazımda öyle bir düğüm var ki, acı bir nehir gibi.
Ne yutkunabiliyorum ne de tek bir kelime edebiliyorum.
Bu satırları okuyan sizler, derin kederimi hissedersiniz
Belki bir an olsun anlarsınız benim bu dipsiz kederimi,
Belki bir damla yaş süzülür o güzel gözlerinizden,
Hiç tanımadığınız bu yaralı ruhun hikayesine, kulak verdiniz.
Kırık bir kalple veda ediyorum bu acımasız dünyaya,
son kez. Kimsesizler mezarlığında, unutulmuş bir can,
Kimsesiz bir hikaye olarak kalacağım, bu yabancı mezarlıkta
Kayıt Tarihi : 5.4.2025 18:13:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!